Page 247 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 247
YİRMİNCİ MEKTUB – İKİNCİ MAKAM 249
ve o dağı istiab eder. Meselâ: Âlem-i Şehadetten olan kafadaki hardal kadar
kuvve-i hâfıza Âlem-i Manadan bir Kütübhane kadar Vücudu içine alır. Ve
Âlem-i Haricîden olan tırnak kadar bir Âyine-i Vücudun, Âlem-i Misal
tabakasından koca bir şehri içine alır. Ve o Âlem-i Haricîden olan o âyine
ve o hâfızanın şuurları ve kuvve-i icadiyeleri olsaydı, bir zerrecik Vücud-u
Haricîleri kuvvetiyle, o Vücud-u Manevîde ve Misalîde hadsiz Tasarrufat
ve Tahavvülât yapabilirlerdi. Demek Vücud Rüsuh peyda ettikçe, kuvvet
ziyadeleşir; az bir şey, çok hükmüne geçer. Hususan vücud Rüsuh-u
Tam kazandıktan sonra, maddeden mücerred ise, kayıd altına
girmezse; o vakit cüz'î bir cilvesi, sair hafif Tabakat-ı Vücudun çok
Âlemlerini çevirebilir.
ْللّ
İşte ْعْٰل ْ ْ لا ْ ل ُ اْ ْ ثم ْ ا ْ ل ِ ِ ْ و şu Kâinatın Sani'-i Zülcelali, Vâcib-ül
ٰ
Vücud'dur. Yani: Onun Vücudu Zâtîdir, Ezelîdir, Ebedîdir, ademi
mümteni'dir, zevali muhaldir ve Tabakat-ı Vücudun en Rasihi, en
Esaslısı, en Kuvvetlisi, en Mükemmelidir. Sair Tabakat-ı Vücud, Onun
Vücuduna nisbeten gayet zaîf bir gölge hükmündedir. Ve o derece
Vücud-u Vâcib Rasih ve Hakikatlı ve Vücud-u Mümkinat o derece hafif ve
zaîftir ki; Muhyiddin-i Arabî gibi çok Ehl-i Tahkik, sair Tabakat-ı Vücudu,
evham ve hayal derecesine indirmişler; ْ َّلاْْهْو ُ ِ ُ ْ لا ْ ْ م ْ و ْ ج و ْ د ْ ْ ا demişler. Yani:
Vücud-u Vâcib'e nisbeten başka şeylere Vücud denilmemeli; onlar, Vücud
ünvanına lâyık değillerdir diye hükmetmişler.
İşte Vâcib-ül Vücud'un hem Vâcib, hem Zâtî olan Kudretine karşı;
mevcudatın hem hâdis, hem ârızî Vücudları ve mümkinatın hem kararsız,
hem kuvvetsiz sübutları; elbette nihayet derecede kolay ve hafif gelir.
Bütün Ruhları Haşr-i A'zamda İhya edib muhakeme etmek; bir baharda,
belki bir bahçede, belki bir ağaçta Haşr ve Neşrettiği yaprak ve çiçek ve
meyveler kadar kolaydır.
İ k i n c i S ı r : Mübayenet-i Mahiyet ve Adem-i Takayyüdün
kolaylığa sebebiyeti ise şudur ki: Sani'-i Kâinat, elbette Kâinat cinsinden
değildir. Mahiyeti, hiçbir mahiyete benzemez. Öyle ise: Kâinat
dairesindeki manialar, kayıtlar Onun önüne geçemez; Onun İcraatını takyid
edemez. Bütün Kâinatı birden tasarruf edib çevirebilir. Eğer Kâinat
yüzündeki görünen Tasarrufat ve Ef'al, Kâinata havale edilse, o kadar
müşkilât ve karışıklığa sebebiyet verir ki; hiçbir İntizam kalmadığı gibi,
hiçbir şey dahi Vücudda kalmaz; belki Vücuda gelemez. Meselâ: Nasılki