Page 326 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 326
Dördüncü Mebhas
[T E N B İ H : Yirmialtıncı Mektub'un dört mebhası,
birbiri ile münasebetdar olmadığı gibi, bu Dördüncü Mebhas'ın
on mesaili dahi birbiriyle münasebetdar değildir. Onun için,
münasebeti aramamalı. Nasıl gelmiş, öyle yazılmış. Mühim bir
Talebesine gönderdiği Mektubun bir parçasıdır. O Talebenin
beş-altı suallerine verilen cevablardır.]
Birincisi
ِ
Sâniyen: Mektubunda diyorsun: ْ ن ينم ل اع ل ْ ا ْ بر Tabir ve tefsirinde
"Onsekiz bin Âlem" demişler. O adedin Hikmetini soruyorsun.
Kardeşim, ben şimdi o adedin Hikmetini bilmiyorum; fakat bu
kadar derim ki; Kur'an-ı Hakîm'in Cümleleri, birer manaya münhasır değil,
belki nev'-i beşerin umum tabakatına Hitab olduğu için, her tabakaya karşı
birer manayı tazammun eden bir küllî hükmündedir. Beyan olunan
manalar, o küllî kaidenin cüz'iyatları hükmündedirler. Herbir Müfessir,
herbir Ârif, o küllîden bir cüz'ü zikrediyor. Ya keşfine, ya deliline veyahut
meşrebine istinad edib, bir manayı tercih ediyor. İşte bunda dahi bir taife, o
adede muvafık bir mana keşfetmiş. Meselâ: Ehl - i Velayetin
ehemmiyetle Virdlerinde Zikr ve tekrar ettikleri
ِ
ِ
ِ
ِ
ْنايغب ْ ْ ي ْ لاْخزربْا ْ مهن ْ ْ يب ْ نايقت ْ ليْ ِنيرح ْ ب لاْ ْ جرم Cümlesinde; Daire-i
ُ
Vücub ile Daire-i İmkândaki Bahr-i Rububiyet ve Bahr-i Ubudiyetten tut,
tâ dünya ve Âhiret bahirlerine, tâ Âlem-i Gayb ve Âlem-i Şehadet
bahirlerine, tâ şark ve garb, şimal ve cenubdaki bahr-i muhitlerine, tâ Bahr-
i Rum ve Fars bahrine, tâ Akdeniz ve Karadeniz ve Boğazına -ki mercan
denilen balık ondan çıkıyor- tâ Akdeniz ve Bahr-i Ahmer'e ve Süveyş
Kanalı'na, tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine, tâ toprak tabakası altındaki tatlı
ve müteferrik su denizleriyle, üstündeki tuzlu ve muttasıl denizlerine, tâ Nil
ve Dicle ve Fırat gibi, büyük ırmaklar