Page 327 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 327

YİRMİALTINCI  MEKTUB – DÖRDÜNCÜ MEBHAS                                      329


          denilen  küçük  tatlı  denizler  ile  onların  karıştığı  tuzlu  büyük  denizlerine
          kadar, manasındaki cüz'iyatları var. Bunlar umumen murad ve maksud ola-
          bilir    ve    onun    hakikî    ve    mecazî    manalarıdır.    İşte    onun     gibi,


                     ِ
                         ْ للّْد
            ْ ن   ينم     ْ ا ْ  ل ْ ع ا ْ  ل  ْ ب  ْ ْ ر  ِ ِ ٰ        ُ  ْ  ا ْ  ل ْ ح ْ م    dahi, pek çok Hakaiki câmi'dir. Ehl-i Keşf ve

          Hakikat, Keşiflerine göre ayrı ayrı beyan ederler.

                 Ben de böyle fehmederim ki: Semavatta binler Âlem var. Yıldız-
          ların  bir  kısmı  herbiri  birer Âlem olabilir. Yerde de herbir cins mahlûkat,
                                                                            ِ

          birer  Âlemdir.  Hattâ  herbir  insan  dahi, küçük bir Âlemdir. ْ ن   ينم ْ  ل اع لا ْبر



          Tabiri ise, "Doğrudan doğruya her  Âlem, Cenab-ı Hakk'ın Rububiyetiyle
          İdare ve Terbiye ve Tedbir edilir." demektir.

                 Sâlisen:  Resul-i Ekrem   Aleyhissalâtü   Vesselâm   ferman  etmiş:
            ِ ِ
                         ِ
                    ِ
            ْمهس ْ فن اْ بويعب  ْ م ْ     ْ هرصب   يْ    ْ خْ        ِ  ْ ْ ب ْ ق ْ و ْ  م  ُ ٰ  ْ ا ْ للّ       ْ ْ  ا ْ ر دا     ِ ْ ا اذ   Kur'an-ı  Hakîm'de
                                     ْ ا ْ ْ  ا


               ُ
                             ُ
                       ُ ُ
          Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm demiş:
           ِ
                ِ
            ْسْوْء  ى ا  لابْ ةرام ْ  لا ْس  َّ    ْ ن ْ ف  لاْ  َّ  ِ  ْ ْ نا  ْ س         ُ        ْا ْ ُا ْ ب ْ ِر ى ْ ء ْ ْ ن ْ ف  ْ و ْ م ا         Evet  nefsini  beğenen  ve
                      َّ

          nefsine itimad eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır. Öyle
          ise, sen bahtiyarsın. Fakat bazan olur ki, nefs-i emmare, ya levvameye veya
          mutmainneye inkılâb eder; fakat silâhlarını ve cihazatını a'saba devreder.
          A'sab  ve  damarlar  ise,  o  vazifeyi  âhir  ömre  kadar  görür.  Nefs-i  emmare
          çoktan öldüğü halde, onun âsârı yine görünür. Çok büyük Asfiya ve Evliya
          var  ki,  nüfusları  mutmainne  iken,  nefs-i  emmareden  şekva  etmişler.
          Kalbleri gayet selim ve münevver iken, emraz-ı kalbden vaveylâ etmişler.
          İşte  bu  Zâtlar-daki,  nefs-i  emmare  değil,  belki  a'saba  devredilen  nefs-i
          emmarenin  vazifesidir.  Maraz  ise  Kalbî  değil,   belki   maraz-ı hayalîdir.
            ْْللّا    ٰ  ْ ءا  ْ نا ْ ْ اش       ِ   Aziz Kardeşim, size hücum eden nefsiniz ve emraz-ı kalbiniz
          ُ
          değil,  belki  Mücahedenin  devamı  için  beşeriyet  itibariyle  a'saba  intikal
          eden ve Terakkiyat-ı Dâimîye sebebiyet veren, dediğimiz gibi bir halettir.

                                          * * *
   322   323   324   325   326   327   328   329   330   331   332