Page 279 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 279
BARLA LÂHİKASI 281
(Husrev'e hitaben yazılan bir Mektubdur)
ِ
۪ ِ
ِ ِ
ِ
هدم َ ْ ِ حب حبيُ َّ ِ ء ا لا َ شَ نم ن ِ َ ْ و ا نا ه حب س همسا ِ ب
ُ َ ُ
ُ ْ
ْ
َ َ ُ
ْ
ْ
ِّ
َ ع ٰ ل و كتد ِ ِ لاو لع ٰ و كي م ع َل َلا سلَا هت اَكرب و ِ للّٰا ة ح م ُك م و ر يَل ع مَلا َّ ُ َا ل س
َ َ
َ َ
َ َ
ُ ُ
َ
َ ْ ْ َ َ ْ َ ُ ه َ َ َ
َّ ُ َ ْ
ِ
۪
َ ْ
َ َ
ُ ُ َك ا هت رب و ِ للّٰا ةم حر و كنا وخ ِ ا َ لعو كيخ َا
ْ َ َ
ُ ه َ
َ
َ َ
َ َ
Aziz, Mübarek, Sıddık Kardeşim!
Evvelâ: Sözler'e başlamadan iki ay evvel gördüğün mübarek
rü'ya çok güzeldir, hem Hakikattır. Evet Kardeşim, sen bir Bahçe-i
Ebedî olan Kur´ân-ı Hakîm'in Cennetinden, Gül-ü Muhammedî
(A.S.M.) namında, hadsiz nuranî Hakikatların Fabrikası hükmünde,
Tefsir-i Hakaik-i Kur´âniye etrafında halka tutan ve sizin gibi
çarklardan mürekkeb olan bir Cemaat-ı Mübareke içinde en Has ve en
yüksek mertebeye Kâtib tayin edildiğine o rü'ya beşaret verdiği gibi, biz
de beşaret ediyoruz.
Sâniyen: Bu defa bize yazdığın Mu'cizat-ı Ahmediye (A.S.M.)
Risalesi çok Hârika düşmüş. Kim ona bakıyor, bir Zevk-i Hakikî
hisseder. Demek oluyor ki; manevî hâlis samimî Hisler, maddî nakışlar
suretinde kendini hissettiriyor. Bu Sırra ben muttali' olduğum vakit,
Kardeşim Galib dahi aynı hisse iştirak etti.
Evet bunun altında manevî tebessüm var diye, senin Hattını
kendi Hattına tercihle mukabele etti. O yazdığın Risale vasıtasıyla pek
çok insanlar İmanlarını kuvvetleştiriyorlar. Muhabbet-i Ahmediye
(A.S.M.) Kalblerinde ziyadeleşiyor. İşaret-i Gaybiye hakkında şübheleri
kalmıyor. O Sevab da senin Defter-i A'maline geçiyor.
ِ
ر
م
ن ٰارق ve كَا ل وسر (A.S.M.) Kelimesinden başka, işaret ettiğin
ْ
ْ ُ
َ
َ
ُ
Kelimat çok manidardır, hem bir temeldir. O iki Kelimenin mübarek
Tevafukuna bir hüccettir. Hem gösteriyor ki; bütün o Tevafukatı dahi
riayet etmeyen, o iki Kelimenin Tevafukuna Kalem karıştıramaz.
Zannediyoruz ki, o Risalelerin Hatt-ı Hakikîsini sen buldun veyahut
yakınlaştın.
Sâlisen: Mabeynimizde münasebet Manevî, Ruhî, Hakikî olduğu
için zaman ve mekân müdahale etmez. Dergâh-ı İlahîye müteveccih
olduğumuz vakit günde belki kaç defa, Husrev yanımda bir cihette