Page 298 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 298

300                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 (Mu'cizat-ı Ahmediye'yi yaldızla yazan Doktor Abdülbâki Bey'in
          fıkrasıdır)

                 Sevgili, Müşfik Üstadım, Efendim Hazretleri!

                 Kıymetine  nihayet  olmayan  ve  her  vecih  ile  medih  ve  takdir
          sitayişine  şâyan  bulunan  Risale-i  Nur  Eczalarından  bir  parçası  olan
          Ondokuzuncu  Mektub'u,  bu  Mektubun  mazhar  olduğu  İntişarındaki
          İnayetine mâsadak  olan  Kalemimle, iki gün evvel  ikmal edip, Sevgili
          Üstadıma takdim ediyorum. Bu Risale hakkında Aziz Üstadıma Kalbî
          ihtisasatımı arz  etmek istiyorum. Fakat  ne Kalemim  ve  ne de  Kalbim
          ifadeden âcizdir.

                 Bu  Risalenin  Ruhumda  vücuda  getirdiği  tebeddülâtı  tarif
          imkânsızdır.  Hakikaten  Ruhumun  Asr-ı  Saadete  aid  karanlıklı
          noktalarını  aydınlatmış,  Kalbimin  en  derin  mahallerine  nüfuz  ederek,
          fakir Talebenize verdiği  ziyaları,  Nurları ile  fakir  Talebenizi,  öyle  bir
          hale getirmiştir ki; bu kusurlu Talebenizin Cenab-ı Hak'tan istediği ve
          zulümatları  yararak  Nurlar  serpen  asırda,  beşeriyeti  helâkten  kurtarıp
          Saadete davet eden ve elinde ve lisanında sonsuz Mu'cizatı ile, yalnız
          beşeriyete  ve  dünyaya  değil,  bütün  mevcudata,  dünya  ve  Âhirete
          kendini  tanıttıran o  Peygamber-i  Zîşan'a Ümmet  olabilmek ve Sevgili
          Üstadıma Talebe olabilmek kaydı altında hayatıma hâtime verilmesidir.
          El ve ayaklarınızdan öperim, Efendim.
                                                                A b d ü l b â k i

                                          * * *

                 (Ehl-i dünyanın Üstadımız hakkındaki asılsız üç vehimleri
                      münasebetiyle, bir Kardeşimizin ettiği sualine
                                     karşı cevabdır)

                 Üstadımız  Barla'da  kimsesiz  kaldığı  için,  mütalaa  edecek
          Kitabları  olmadığından,  dünyadan  ümidini  kesip,  Âhiret  noktasından
          İman cihetinde, kendi nefsiyle olan Mükalemelerini, düşündüklerini çok
          defa "Ey nefsim! Ey nefsim!" diye Kaleme almış. Ne vakit o vaziyetten,
          o beladan kurtuldu. Buraya geldi, altı ay zarfında oradaki altı gün kadar
          bir şey yazmadı. Zâten Neşriyat yapmıyor. Ancak kendi nefsi için nota
          nev'inden   kaydettiği   mesaili,   İman   cihetinde    vesveseye    düşmüş
          bazı     has     dostlarının      istemelerine      binaen,      güçlükle     onlar
          alıp   mütalaa   ediyorlar.   Yazdığı   en   mühim   bir   Eseri; bir müdür,
   293   294   295   296   297   298   299   300   301   302   303