Page 295 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 295

BARLA  LÂHİKASI                                                                                             297

                  Sû'-i  ihtiyarımızla  bozmazsak,  bu  Himayet  ve  Sahabet  elbette
           devam  edecektir,  kat'î kanaat ve İmanındayım. Şu satırları bana yazdır-
                                                           للّٰ
                                                             ا

           tan  Âsâr-ı Nur'un  Şeref-i Vürudları ve Feyizleri,      ءآش  ِ   ا   ن     içinde giz-
                                                           ُ  َ ه  ْ َ
           lenmiş  olan  Aşr-ı  Âhir-i  Ramazandaki  Leyle-i  Kadr'in  İhya  edilmiş
           Sevabını verir ve Rıza-yı Samedanîye mazhariyetle, Saadet-i Ebediyeyi
           kazanmaya bir vesile olur.
                                                                      ِ
                  Ey Üstadımın  bu  fâni  Âlemde  arkadaşları!      ءآش  نا    Âhiret

                                                             للّٰ
                                                                ا
                                                             ُ   َ ه  ْ َ
           Âleminde de yoldaşları olacak olan Aziz ve Kıymetli Kardeşlerim! Şu
           anda  Kalbim  şöyle  inliyor,  ben  de  ihtiyarsız  yazıyorum:  Hazret-i
           Üstad'ın  gösterdiği  yol,  aynen  Kur´ân'ın  Cadde-i  Kübrasıdır;  ondan
           ayrılmayalım,  Hizmetten  kaçmayalım,  fütur  getirmeyelim.  Sermayesi
           yalan  ve  yalancılık  olan  siyaset  propagandaları,  sû'-i  kesbimiz  ile
           kazanılan  ve  bugün  tevarüs  edilen  fena  şeylere  karşı,  Kaderi  ittiham
           derecesinde  Muradullaha  müdahaleye  cesaret  etmeyelim.  Biz  Abdiz.
           Sebeb-i  Hilkatimiz;  Seyyidimizi,  Yaratanımızı,  Râzıkımızı  bilmek  ve
           bulmaktır. Hülâsa-i Mevcudat olan Peygamberimiz vasıtası ile İnzal ve
           İkram buyurulan Kur´ân'ın Ahkâmına ve o Hazret'in Sünnetine Tevfik-i
           Harekete bezl ü gayret edelim. İşte o Nur elimizde Mürebbi, yanımızda
           Muarrif. Aramızda Nurları Neşre, Mürebbi ve Muarrifimizi dinlemeye
           çalışalım.  Biz  Vazife-i  Ubudiyeti  yapalım,  Netice-i  Mükâfatı  Hâlık-ı
           Rahîmimize bırakalım. Yekdiğerimize en büyük yardım olan Duayı da
           esirgemeyelim.

                  Zühre,  Habbe,  Katre  ve  Zeyli'nin  Arabî  bir  nüshası  bu  fakire
           ihda  buyurulmuş.  Bir  gün  tercümesinin  de  yapılacağına  işaret
           olunmuştu.  Demek  zamanı  geldi  ve  benim  gibi  Arabî  bilmeyen
           Kardeşlerin  manevî  arzuları,  Zühre'nin  tercümesine  vesile  oldu.  Çok
           muhtasar olarak duygularımı arz edeceğim:

                  Birinci Nota:  ا    َّلا ِ   ا هٰل  ٓ ِ    ن   ه     َلا     ا    َا مَل ْ ْ َّ ُ    ف ا   ع  Kelime-i Tevhidi ile Ma-
                                للّٰ

                                                     َ
                                       َ
                                ُ ه
           bud-u Hakikî'ye bağlanmalı.

                  İkinci Nota:
                                                            ْ   ۞
                                   ْ   ۞
                            ُ ه َا
                   للّٰ
                                                                             ُ ه َا
                       ْ    و
                                                   َ
              َ ْ ُ  ا     ِ ِ  ُ َ َ ه ْل   ح   م   د    بْك         للَّٰا    بْكَا     للّٰا  ُ ه َ ه    ا   للّٰ     و      َّلاا ِ   هٰل  ٓ ِ    َلا     ا    بْكَا ُ ه    بْ   ۞   َا   للّٰ    ُ َ  ْك         للَّٰا
                                        ُ
                                                          ُ َ
                                 ُ َ
           Tekbir-i  Ekberi  ile  Kibriya  ve  Azamet  sahibi  ancak  Allah-u  Zülcelal
           Velkemal olduğunu..
   290   291   292   293   294   295   296   297   298   299   300