Page 299 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 299

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 301

           vesveseli ve onun hakkında muannid bir valiye şikayet tarzında vermiş.
           O muannid vali tedkikatında, bu Eserde ve bunun Neşriyatında siyasete
           taalluk  edecek  bir  cihet  yoktur,  sırf  Mesail-i  İmaniyeye  aiddir  diye
           Hakikatı anlamakla, o müdürü tekdir etmiştir.

                  Hem  Hocamız  Tarîkat  zamanı  olmadığını,  mütemadiyen
           dostlarına  söylüyor.  İmanı  kurtarmak  zamanıdır  diyor.  Buna  delil,
           dokuz  senedir  hiçbir  kimseye  Tarîkat  talim  etmemesidir.  Yalnız
           Mezhebi Şafiî olduğu için, Namazdan sonraki Tesbihatı biraz fazlacadır.
           O  fazlalıkta  otuzüçer  Tesbihattan sonra Mezheb-i Şafiî'de Sünnet olan



           bazan  on,  bazan  otuzüç  للّٰا    َّلا    ِ   ا هٰلا ٓ ِ    َلا    ve üç defa da Salavat okumaktan
                                    ُ ه
                                           َ
           ibarettir.  Hususî  İbadetinde  yanına  hiçbir  kimseyi  bırakmaz,  en  has
           Hizmetçisi de yanına giremez ve diyor ki: "Ben Şeyh değilim, ancak bir
           Hocayım.  Eskiden  dünyaya  karıştığım  için  günahlarım  çoktur.  Onlara
           istiğfar  ediyorum."  diyor.  Üstadımız  hakkında  ehl-i  dünyanın  ve  ehl-i
           hüküm  tarafından  çok  defa  "Ne  ile  yaşıyor?"  diye  endişekârane
           soruluyor. Bu sual altında acaba başkaların hediye ve Sadakalarıyla mı
           yaşıyor deniliyor.

                  Elcevab:  Bizler daimî  Hizmetindeyiz. Hiçbir  kimsenin Sadaka
           ve  hediyesini  ihtiyarı  ile  kabul  etmez.  Mecbur  kaldığı  zaman,
           mukabilini vermek suretiyle alır. Barla'da köy halkı az olduğundan men'
           edip kendini kurtarıyordu. Buraya geldikten sonra Barla gibi "Ben bir
           şey  istemiyorum"  diye  olan  musırrane  redde  muvaffak  olamadı.
           Hatırları kırılmayacak bazı dostların getirdikleri yemekleri birkaç defa
           yedi. Sonra birden bire, hasta olmadığı halde iştihası tam kesildi. Bizim
           kanaat-ı  kat'iyyemiz  geldi  ki,  başkasının  hediye  ve  Sadakasını
           yedirmemek için, manevî bir ihtar ve bir itabdır.

                  Evet iki sene evvel, bütün Ramazanda üç ekmek, bir okka pirinç
           ona ve dört kedisine kâfi geldiği  gibi; bir sene evvel üç fırancala, bir
           Ramazan yine kâfi gelmişti. Bu Ramazan-ı Şerif'te otuz günde,  yarım
           okka  yoğurtla,  yarım  okkadan  daha  az  pirinç  ve  dört  kuruşluk  bir
           fırancala yediğini (yalnız bir-iki kupa çay içmek ve İftar zamanında bir
           çay  kaşığı  bal  yemek  müstesna)  başka  bir  şey  yemediğini  bizzât
           müşahede ettik (Haşiye).
                  ----------
              (Haşiye):  Üstadımız  Has  Hizmetçilerinden  başka,  hiç  kimseyi  ihtiyarı  ile  kabul
           etmez. Hattâ daimî Hizmetinde bulunan iki üçümüzün beraber bulunduğunu istemez.
   294   295   296   297   298   299   300   301   302   303   304