Page 282 - Nasıl Bir Yemen
P. 282

Nasıl Bir Yemen?


            durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyledir. Şimdiye kadar
            insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar
            hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamıştır. Ancak görme ve işitme
            olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük bir gerçek daha vardır.


                 B Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?
                 Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri,
            kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?
                 İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar,
            elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya
            kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna dair birçok
            detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli gerçeğe hiçbir
            yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses,
            koku ve his olarak algılayan kimdir? Beynin içinde göze, kulağa, burna
            ihtiyaç duymadan tüm bunları algılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu
            şuur kime aittir?
                 Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir hüc-
            relerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden ibaret olduğu-
            nu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap vere-
            memektedirler. Çünkü bu şuur, Allah'ın yaratmış olduğu ruhtur. Ruh,
            görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç duy-
            maz. Bunların da ötesinde düşünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
                 Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç
            santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli,
            gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran yüce Allah'ı düşünüp, O'ndan korkup,
            O'na sığınması gerekir.


                 Materyalist Bir İnanç
                 Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgular-
            la açıkça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir. Teorinin hayatın
            kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdüğü evrim meka-
            nizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin
            gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını göstermektedir. Bu durum-
            da, elbette, evrim teorisinin bilime aykırı bir düşünce olarak bir kenara
            atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli
            gibi pek çok düşünce, bilimin gündeminden çıkarılmıştır. Ama evrim



                                             280
   277   278   279   280   281   282   283   284   285   286