Page 576 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 576
mamaları için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerektiğini öne sürmüştü. Malthus'un görüşleri 1834 yılın-
da, İngiltere'de fakirler için özel "çalışma evleri" kurulmasını sağlayan yeni bir yasayla zirveye ulaştı. Bu
yasayla, çalışma evlerindeki nüfus artışını azaltmak için evli çiftlerin kesin kurallarla ayrı kalmaları sağla-
nıyordu.
Aslında bu uygulamaların altında yatan nedenlerden biri eskiden beri gelen sözde "aşağı sınıf"ların sü-
rekli artan nüfusunun, daha medeni insanları "tüketeceği" korkusuydu. Elbette bu korku son derece yer-
sizdir ve çok büyük bir yanılgının ürünüdür. Öncelikle, bir insanın, maddi durumu, toplum içindeki ko-
numu veya dili, ırkı, cinsiyeti nedeniyle bir diğerine üstünlük kazanması söz konusu değildir. Allah, tüm
insanları eşit olarak yaratmıştır. İnsanları değerli kılan sahip oldukları çeşitli imkanlar veya fiziksel özel-
likleri değil, gösterdikleri güzel ahlak özellikleridir.
Ne var ki Fransız Devrimi'nin ardından, eski itibar ve gücünü elinde tutamayacağı endişesinde olan
İngiliz burjuvazisi, yoksulların sayıca artışını engelleyebilmek için Malthusçuluğa büyük bir destek vermiş
ve bu yönde radikal önlemler almaktan çekinmemiştir. Bu durum, din ahlakından uzaklaşan insanların ka-
pıldıkları yanılgıların neticelerinden biridir. Dönemin önde gelenleri, toplumlarının geleceğinin
varlıklı insanların sayıca çok olmasında ve yoksul olanların ise azalmasında olduğunu san-
mışlardır. Elbette bir toplumda varlıklı insanların sayısının artması, refah seviyesi-
nin yükselmesi istenilen bir durumdur. Ancak, refah seviyesini yükseltmek için
uygulanacak yöntemlerin neler olduğu son derece önemlidir. Sosyal Darwi-
nizm'in öne sürdüğü gibi fakirleri katlederek, yoksullara zulmederek varlıklı in-
sanların sayısını artırmaya çalışmak asla kabul edilemeyecek bir yöntemdir. Ay-
rıca bir toplumun gelişmesi sadece varlıklı insanların sayısının artması ile de sağ-
lanamaz. Varlıklı, ama din ahlakının gereği olan dürüstlük, fedakarlık, tevazu,
samimiyet, sabır, hoşgörü, akılcılık, çalışkanlık gibi erdemlerden yoksun olan
insanların sayıca çoğalmalarının topluma fayda yerine zarar getireceği
açıktır. Bu nedenle, toplumları ileri götürmek için yapılan planların hede-
fine ulaşması, o toplumun maddi olarak gelişirken manevi değerlere olan
bağlılığının da güçlendirilmesi ile mümkündür.
Ancak Malthus'la aynı dönemde yaşayan pek çok kişi, bu açık gerçe-
ğin farkına varmamış ve toplumlarını sonraki yıllarda büyük bir ahlaki
çöküntünün içine itecek bu sapkın görüşlere destek vermiştir.
Malthus'un yoksul nüfusun artışını önlemek için öne sürdüğü acı-
masız önerilerinden bazıları şunlardı:
Yoksul kesime temizliği tavsiye etmek yerine onları aksi alışkanlıklar yö-
nünde cesaretlendirmeliyiz. Şehirlerimizdeki yolları daha dar yapmalı,
evleri daha kalabalık oturulan yerler haline getirmeli ve vebanın geri
dönmesi için çaba harcamalıyız. Kırsal kesimde köylerimizi durgun su
kenarlarında inşa etmeli, yerleşimlerin bataklık alanların-
da ve sağlıksız koşullarda da olsa yapılmasını teşvik et-
meliyiz. Ancak herşeyin ötesinde, za-
rarlı hastalıklar için alınan özel
önlemleri ve bazı hastalıkları
kökünden yok etmek için
projeler düzenleyerek in-
Sosyal Darwinizm'in sap-
k›n telkinlerine göre za-
y›f, güçsüz, zavall› insan-
lar ölüme terk edilmeli-
dirler. Bu, dünya tarihi-
nin gördü¤ü en ac›mas›z
felsefelerdendir.