Page 315 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 315

Otuzuncu Lem'anın
                                 Dördüncü Nüktesi


                                                          ى
                                                                ى
                                             ۪
                                                           ٰ
                                              َ
                          َ          َا   ح   د    للّا  وه ل ُ ْ  ۞     ق  ميح   رل ا ىنمح   رلا  للّا      ىم   بِ
                              ُ ٰ
                                  َ ُ
                                                       َ ٰ ْ
                                                               ْ

           Âyetinin bir Nüktesi ve Vâhid ve Ehad İsimlerini tazammun eden bir İsm-i
           A'zam veya İsm-i A'zamın Altı Nurundan bir Nuru olan "FERD" İsminin bir
           Cilvesi, Şevval-i Şerif'te Eskişehir Hapishanesi'nde bana göründü. O Cilve-i
           A'zamın  tafsilâtını  Risale-i  Nur'a  havale  edip,  burada  muhtasar  "Yedi
           İşaret"le,  İsm-i  Ferd'in  Tecelli-i  A'zamıyla  gösterdiği  Tevhid-i  Hakikîyi,
           gayet muhtasar beyan edeceğiz.

                  B i r i n c i    İ ş a r e t : Ferd İsm-i A'zamı, a'zamî bir Tecelli ile
           Kâinatın heyet-i mecmuasına ve herbir nev'ine ve herbir ferdine birer Sikke-i
           Tevhid, birer  Hâtem-i  Vahdaniyet  koyduğunu,  Yirmiikinci  Söz ile  Otuzü-
           çüncü Mektub tafsilen göstermişlerdir. Burada yalnız üç Sikkeye işaret ede-
           ceğiz.

                  Birinci  Sikke:  Ferdiyet  Cilvesi,  Kâinat  yüzünde  öyle  bir  Sikke-i
           Vahdet koymuştur ki, Kâinatı tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne getir-
           miştir. Bütün Kâinata tasarruf edemeyen bir zât, hiçbir cüz'üne hakikî mâlik
           olamaz. O Sikke de şudur: Kâinatın mevcudatı, enva'ları, en muntazam bir
           fabrika  çarkları  gibi  birbirine  muavenet  eder;  birbirinin  vazifesini  tekmile
           çalışır. Öyle bir Tesanüd.. öyle birbirine Muavenet.. öyle birbirinin sualine
           cevab vermek ve birbirinin imdadına koşmak ve birbirine sarılmak, birbiri
           içine girmek suretiyle öyle bir Vahdet-i Vücud teşkil ediyorlar ki; bir insanın
           cesedindeki unsurlar gibi, birbirinden kabil-i tefrik olmaz. Bir unsurun dizgi-
           nini tutan, umumun dizginlerini tutamazsa, o tek unsurun dizginini zabtede-
           mez.

                  İşte  Kâinatın  sîmasındaki  bu  Teavün,  Tesanüd,  Tecavüb,  Teanuk;
           pek parlak bir Sikke-i Kübra-yı Vahdettir.

                  İkinci Sikke: Zeminin yüzünde ve bahar sîmasında öyle bir parlak
           Hâtem-i Ehadiyet ve Sikke-i Vahdaniyet İsm-i Ferd'in Cilvesiyle görünüyor
           ki,  Küre-i  Arz'ın  yüzünde  bütün  zîhayatı  bütün  efradıyla  ve  ahval  ve
           şuunatıyla idare etmeyen ve umumunu birden görmeyen ve bilmeyen ve İcad
           etmeyen  bir  Zât,  İcad  cihetinde  hiçbir  şeye  karışmadığını  isbat  ediyor.  O
           Sikke de şudur: Zeminin yüzünde madeni maddelerin, unsurların ve camidat
           mahlukatın gayet muntazam, fakat gizli Sikkelerinden
   310   311   312   313   314   315   316   317   318   319   320