Page 316 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 316

OTUZUNCU  LEM’A                                                                                                          319


          kat'-ı  nazar;  yalnız  ikiyüzbin  hayvanat  taifelerinin  ve  ikiyüzbin  nebatat
          enva'ının atkı ipleriyle dokunan nakışlı şu Sikkeye bak ki: Birden bahar mev-
          siminde, zeminin yüzünde, birbiri içinde, beraber, ayrı ayrı şekilleri, ayrı ayrı
          Hizmetleri, ayrı ayrı Rızıkları, ayrı ayrı Cihazatları; hiçbirini şaşırmayarak,
          yanlış etmeyerek, nihayet karışıklık içinde nihayet derecede temyiz ve tefrik
          ile, gayet hassas bir Mizanla herbir şeye lâzım olan herşeyleri külfetsiz tam
          vaktinde  umulmadığı  yerden  verildiğini  gözümüzle  gördüğümüzden,
          zeminin sîmasında o keyfiyet, o Tedbir, o İdare öyle bir Hâtem-i Vahdaniyet
          ve öyle bir Sikke-i Ehadiyettir ki; bütün o mevcudatı birden, hiçten İcad edip
          beraber  İdare  etmeyen  bir  Zât;  Rububiyet  ve  İcad  cihetiyle  hiçbir  şeye
          karışamaz. Çünki karışmış olsa, o hadsiz geniş Müvazene-i İdare bozulacak.
          Fakat insanların o Kavanin-i Rububiyetin hüsn-ü cereyanlarına yine Emr-i
          İlahî ile surî bir Hizmeti var.

                 Üçüncü Sikke: İnsanın yüzünde.. belki, İnsanın yüzü öyle bir Sikke-
          i  Ehadiyettir  ki,  Âdem  zamanından  tâ  Kıyamete  kadar  gelmiş  ve  gelecek
          bütün efrad-ı insaniye birden Nazar-ı Mütalaasında bulunmayan.. ve herbi-
          rine karşı o  tek yüzde birer alâmet-i  farika koymayan.. ve o küçük yüzde
          hadsiz  alâmet-i  farika  bırakmayan  bir  sebeb,  bir  tek  insanın  yüzündeki
          Hâtem-i  Vahdaniyete  İcad  cihetiyle  el  uzatamaz.  Evet  insanın  yüzüne  o
          Sikkeyi  koyan  Zât..  elbette  bütün  efrad-ı  insaniye  Nazar-ı  Şuhudunda  ve
          Daire-i  İlmindedir  ki,  herbir  insanın  sîması  göz,  kulak,  ağız  gibi  âza-yı
          esasîde birbirine benzediği halde, birer alâmet-i farika ile, hiçbirisine tamam
          benzemez.  Nasılki  o  sîmada  göz,  kulak  gibi  âzaların  umum  efradında
          birbirine benzediği, o nev-i insanın Sânii bir, Vâhid olduğuna şehadet eden
          bir  Sikke-i  Tevhiddir;  öyle  de:  Hukuk-u  İnsaniyenin  muhafazası  için  sair
          enva'ın fevkinde olarak, o sîmalarda birbirine iltibas olmamak ve birbirinden
          tefriki için, Hikmetli pek çok alâmet-i farika ile iftirakları, O Sâni'-i Vâhid'in
          İradesini, İhtiyarını ve Meşietini göstermekle beraber, ayrı ve çok dakik bir
          Sikke-i Ehadiyet oluyor ki; bütün insanları, hayvanları, belki Kâinatı halket-
          meyen bir Zât, bir sebeb o Sikkeyi koyamaz.

                 İ k i n c i    İ ş a r e t : Kâinatın Âlemleri, enva'ları ve unsurları öyle
          birbiri  içine  girift  olarak  girmiştir  ki,  Kâinatın  heyet-i  mecmuasına  mâlik
          olmayan bir sebeb, hiçbir nev'ine, hiçbir unsuruna hakikî tasarruf edemez.
          Âdeta İsm-i Ferd'in Cilve-i Vahdeti, bütün Kâinatı bir Vahdet içine almış;
          herşey O Vahdeti ilân ediyor. Meselâ: Bu Kâinatın lâmbası olan Güneş'in bir
          olması, umum Kâinat birinin olmasına işaret ettiği gibi; zîhayatların çevik ve
          çalak  hizmetçileri  olan  hava  unsuru  bir  olması..  ve  aşçıları  olan  ateş  bir
          olması.. ve zemin bahçesini sulayan bulut süngeri bir
   311   312   313   314   315   316   317   318   319   320   321