Page 459 - Risale-i Nur - Sözler
P. 459
BU ONUNCU MES'ELEYE BİR HÂTİME OLARAK
İKİ HAŞİYE
Birincisi: Bundan oniki sene evvel işittim ki, en dehşetli ve muannid
bir zındık Kur'ana karşı sû'-i kasdını tercümesiyle yapmağa başlamış ve
demiş ki: "Kur'an tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin." Yani,
lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi Onun yerinde okunsun diye
dehşetli bir plân çevirmiş. Fakat Risale-i Nur'un cerhedilmez hüccetleri
kat'î isbat etmiş ki: Kur'anın hakikî tercümesi kabil değil ve lisan-ı nahvî
olan Lisan-ı Arabî yerinde Kur'anın Meziyetlerini ve Nüktelerini başka
lisan muhafaza edemez ve herbir Harfi, on adedden bine kadar Sevab veren
Kelimat-ı Kur'aniyenin mu'cizane ve cem'iyetli Tabirlerinin yerini, beşerin
âdi ve cüz'î tercümeleri tutamaz, onun yerinde Câmilerde okunmaz diye
Risale-i Nur her tarafta intişarıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı. Fakat o
zındıktan ders alan münafıklar, yine şeytan hesabına Kur'an güneşini
üflemekle söndürmeğe ahmak çocuklar gibi ahmakane ve divanecesine
çalışmaları sebebiyle, bana gayet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir halette bu
Onuncu Mes'ele yazdırıldı tahmin ediyorum. Başkalar ile görüşemediğim
için hakikat-ı hali bilmiyorum.
İkinci Haşiye: Denizli hapsinden tahliyemizden sonra meşhur Şehir
Oteli'nin yüksek katında oturmuştum. Karşımda güzel bahçelerde kesretli
kavak ağaçları birer Halka-i Zikir tarzında gayet latif tatlı bir surette hem
kendileri, hem dalları, hem yaprakları, havanın dokunmasıyla cezbedarane
ve cazibekârane hareketle raksları, Kardeşlerimin müfarakatlarından ve
yalnız kaldığımdan hüzünlü ve gamlı Kalbime ilişti. Birden güz ve kış
mevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben, o kemal-i neş'e ile
cilvelenen o nazenin kavaklara ve Zîhayatlara o kadar acıdım ki, gözlerim
yaş ile doldu. Kâinatın süslü perdesi altındaki ademleri, firakları ihtar ve
ihsasıyla Kâinat dolusu firakların, zevallerin hüzünleri başıma toplandı.
Birden Hakikat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) getirdiği Nur, imdada yetişti.
O hadsiz hüzünleri ve gamları, sürurlara çevirdi. Hattâ o Nurun, herkes ve
her Ehl-i İman gibi benim hakkımda milyon Feyzinden yalnız o vakitte, o
vaziyete temas eden imdad ve tesellisi için Zât-ı Muhammediyeye
(A.S.M.) karşı ebediyen minnetdar oldum. Şöyle ki: Ol nazar-ı gaflet, o
mübarek nazeninleri; vazifesiz, neticesiz, bir mevsimde görünüp, hareket-
leri neş'eden değil belki güya ademden ve firaktan titreyerek hiçliğe
düştüklerini göstermekle, herkes gibi bendeki Aşk - ı Beka ve
Hubb - u Mehasin ve Şefkat - i Cinsiye ve Hayatiyeye medar olan