Page 611 - Risale-i Nur - Sözler
P. 611

OTUZİKİNCİ  SÖZ’ÜN  İKİNCİ  MEVKIFI                                                                                           613


                  Bu Arabî Fıkranın Mebdei Şudur:
                            ِ ِ
                                 ِ
                 ِ ِ
                                         ِ ِ
                                                     ِ ِ
            رهزم: هتردق رهْظم :هتمْكح  رشحم: هتعنص رهشم: هضرَا َةقي ٓ دح َلعج نم ناحبسف َ
                                                           َ
                              َ
                                                              َ
            َ َ ْ َ
                   َ ْ ُ َ َ َ
                                           َ ْ َ َ َ ْ َ
                                  َ َ ْ َ
                                                       ْ
                                                                 َ َ ْ َ َ َ ْ ُ
              ِ
                                                                         ِ ِ
                                                ِ
                                                              ِ ِ
                               ِ
             :تاعونصمْلا َلي ٓ كم: تادوجومْلا َلي ٓ سم :تاقوُلخمْلا رمم: هتنج عرزم: هتمحر
                                                  َ
                                                     ْ َ
                                                                           َ ْ َ
                                                                َّ َ َ َ ْ َ
                                                          َّ َ َ
                                 َ ُ ْ َ
                            َ
                َ ُ ْ َ
                                             َ
                                                 ِ
                                                                 ِ
                    ِ
                                   ِ
            تاز   ِ جعم تاتابنلا رهزم  ؛      تارجَّشلا رمثم: تارويُّطلا شَّقنم: تاناويحْلا نيزمف
                       َ َ َّ
                                                                           ُ َّ َ ُ َ
                 ْ ُ
                                     َ َ
                            ُ َّ َ ُ
                                                    َ ُ
            ُ َ
                                           ُ َّ َ ُ
                                                                   َ َ ْ َ
                                                           ُ َ ُ
                             ِ
                                                ِ
                                                                ِ ِ
                                                                            ِ ِ ِ
                                          ِ ِ
                       ِ
           عجتَ  ،   َ    ِرامثَلاْا ةنيِز نمِراهزَلاْا مسبت ،  هفْطُل رئابِ  ،    ِ ِ   هدوج ءاياده ،  هعنص قِراوخ ،  همْلع
           ُ ُّ َ  َ ْ  َ   ْ   َ ْ  ُ ُّ َ َ  ُ َ َ   ُ ُ َ َ َ  ْ  ُ  ُ  َ َ
                ِ
                   ِ
                                                                 ِ
                                    ِ
              َ لع تادلاوْلا محرت  ،      ِراهزَلاْا دودخ  ٰلع: ِراَطمَلاْا جزتِ :ِراحسَلاْا ةم َ نَ ف۪  ،   ٓ    ِرايْطَلاْا
                        ُ ُّ َ َ
                                           َ
              َ
                                                                          َ
                                                     ُ ُّ َ َ
                  َ َ
                                      ُ ُ
                                                ْ
                               َ ْ
                                                                  َ ْ
                                                           َ ْ
                         ِ
                 ِ
                                                                     ِ
                                                        ٍ
                ِ نا ْ نَلاْا و ِن ِ جْلل ٍنانم نُّحت ٍنانح محرت ٍنمحر ددوت دودو فرعت ِراغصلا  ِ لافْطَلاْا
                                                         ُ َ ُ ُّ َ َ
                                               ٰ ْ َ ُ ُّ َ َ
                                      َّ َ ُ ُّ َ َ
                                                                          َ
                            َّ َ ُ ُّ َ َ
                                                                   َ
                    َ
               َ
                      ِّ
                                                                    ِّ
                                 ِ ناجْلا و كَلمْلا و  ِ ناويحْلاو ِحورلا و
                                     ِ
                                                        ُّ
                              ِّ َ
                                                           َ
                                               َ ْ َ َ
                                           َ
                                   َ
                                        َ

             İşte Bu Arabî Tefekkürün Kısa Bir Meali Şudur Ki:

             Bütün meyveler ve içindeki tohumcuklar; Hikmet-i Rabbaniyenin birer
           Mu’cizesi.. San'at-ı İlâhiyyenin birer Hârikası.. Rahmet-i İlâhiyyenin birer
           Hediyesi..  Vahdet-i  İlâhiyyenin  birer  Bürhan-ı  Maddîsi..  Âhirette  Eltaf-ı
           İlâhiyyenin birer Müjdecisi.. Kudretinin ihatasına ve İlminin şümulüne birer
           Şahid-i Sadık oldukları gibi; şunlar, Âlem-i Kesretin aktarında ve şu ağaç
           gibi tekessür etmiş bir nevi Âlemin etrafında Vahdet Âyineleridirler. Enzarı,
           kesretten  Vahdete  çeviriyorlar.  Lisan-ı  hal  ile  herbirisi  der:  "Dal  budak
           salmış şu koca ağacın içinde dağılma, boğulma, bütün o ağaç bizdedir.
           Onun  kesreti,  Vahdetimizde  dâhildir."  Hattâ  her  meyvenin  kalbi
           hükmünde olan herbir çekirdek dahi, Vahdetin birer maddî âyinesi oldukları
           gibi; Zikr-i Kalbi-yi Hafî ile koca ağacın zikr-i cehrî suretiyle çektiği ve
           okuduğu bütün Esmayı zikreder, okur. Hem o meyveler, tohumlar; Vahdetin
           Âyineleri  oldukları  gibi,  Kaderin  meşhud  işaratı  ve  Kudretin  mücessem
           rumuzatıdır ki; Kader onlar ile işaret eder ve Kudret o Kelimeler ile remzen
           der:  "Nasılki  şu  ağacın  kesretli  dal  ve  budakları,  birtek  çekirdekten
           gelmiş  ve  şu  ağacın  San'atkârının  İcad  ve  Tasvirde  Vahdetini
           gösteriyor. Sonra şu ağaç, dal ve budak salıp tekessür ve intişar ettikten
           sonra,  bütün  Hakikatını  bir  meyvede  toplar.  Bütün  mânasını  bir
           çekirdekte derceder. Onunla Hâlık-ı Zülcelâlinin Halk ve Tedbirindeki
           Hikmetini gösterir."
   606   607   608   609   610   611   612   613   614   615   616