Page 78 - Risale-i Nur - Sözler
P. 78

80                                                                                                                                      SÖZLER

          bir cinayet işliyorsun ki; kendi yalancı vehmini, hezeyancı aklını, aldatıcı
          nefsini  tasdik edip, hiçbir  veçhile  hulf  ve  hilâfa mecburiyeti  olmayan  ve
          hiçbir  vecihle  hilâf;  Onun  İzzetine,  Haysiyetine  yakışmayan  ve  bütün
          görünen şeyler ve işler; Sıdkına ve Hakkaniyyetine şehadet eden bir Zâtı
          tekzib  ediyorsun!  Nihayetsiz  küçüklük  içinde  nihayetsiz  büyük  cinayet
          işliyorsun!  Elbette,  ebedî  büyük  cezaya  müstehak  olursun.  Bazı  Ehl-i
          Cehennem'in  bir  dişi,  dağ  kadar  olması;  cinayetinin  büyüklüğüne  bir
          mikyas  olarak  haber  verilmiş.  Misâlin  şu  yolcuya  benzer  ki:  Güneşin
          ziyâsından gözünü kapar. Kafası içindeki hayâline bakar. Vehmi, bir yıldız

          böceği  gibi  kafa  fenerinin  ışığıyle  dehşetli  yolunu  tenvir  etmek  istiyor.
          Mâdem şu mevcûdat; Hak söyleyen sâdık kelimeleri, şu Hâdisat-ı Kâinat;
          doğru  söyleyen  nâtık  Âyetleri  olan  Cenab-ı  Hak  vaad  etmiş.  Elbette

          yapacaktır. Bir Mahkeme-i Kübra açacaktır, bir Saadet-i Uzmâ verecektir.


            DOKUZUNCU HAKİKAT: Bâb-ı İhyâ ve İmâte’dir. İsm-i Hayy-i
                                                    Kayyûm'un, Muhyî ve Mümît'in Cilvesidir.

            Hiç mümkün müdür ki: Ölmüş, kurumuş koca Arzı İhya eden ve o İhya
          içinde herbiri, beşer Haşri gibi acip, üçyüz binden ziyade envâ-ı mahlûkatı
          Haşr  ve  Neşr  edip  Kudretini  gösteren  ve  o  Haşr  ve  Neşr  içinde  nihayet
          derecede  karışık  ve  ihtilât  içinde,  nihayet  derecede  imtiyaz  ve  tefrik  ile
          İhâta-i İlmiyyesini gösteren ve bütün Semâvî Fermanlarıyle beşerin Haşrini
          vâdetmekle bütün İbâdının enzârını Saadet-i Ebediyyeye çeviren ve bütün
          mevcûdâtı başbaşa, omuz omuza, elele verdirip, Emir ve İrâdesi dairesinde
          döndürüp birbirine yardımcı ve musahhar kılmakla Azamet-i Rubûbiyye-
          tini  gösteren;  ve  beşeri,  Şecere-i  Kâinatın  en  câmi'  ve  en  nâzik  ve  en
          nâzenîn, en nâzdar, en niyâzdar bir meyvesi yaratıp, kendine muhatab itti-
          haz  ederek  herşey’i  ona  musahhar  kılmakla,  İnsana  bu  kadar  ehemmiyet
          verdiğini  gösteren  bir  Kadîr-i  Rahîm,  bir  Alîm-i  Hakîm;  Kıyâmeti  getir-
          mesin? Haşri yapmasın ve yapamasın? Beşeri İhyâ etmesin veya edemesin!
          Mahkeme-i Kübrâyı açamasın? Cennet ve Cehennemi yaratamasın? Hâşâ

          ve kellâ!..

            Evet, şu Âlemin Mutasarrıf-ı Zîşânı her asırda, her senede, her günde bu
          dar, muvakkat rûy-i zeminde Haşr-i Ekberin ve Meydân-ı Kıyâmetin pek
          çok emsâlini ve nümunelerini ve işârâtını Îcad ediyor. Ezcümle:

            Haşr-i  Baharîde  görüyoruz  ki:  Beş-altı  gün  zarfında  küçük  ve  büyük
          hayvânat  ve  nebâtattan  üçyüz  binden  ziyade  envâı  haşredip neşrediyor.
   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82   83