Page 153 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 153

DÂHİLİYE VEKİLİ HİLMİ URAN BEY'E MERHUM SÂLİH
               YEŞİL TARAFINDAN YAZILAN MEKTUBUN SURETİ:

                         [Yazıları  yanlış  telakki  ve  Tefsirlere  uğratılmakla
                senelerden beri çenber içinde yaşatılan ve safi, samimî bir insan
                ve  Müslümanlıktan  başka  hiçbir  maksadı  bulunmayan
                Bediüzzaman  Molla  Said  nam  masumun,  ya  bulunduğu  yerde
                veya Ankara'ya nakl ile orada hayat ve huzurunun muhafazası
                için sırf insaniyet namına yazılmış olan bu mahrem ricanameyi
                bizzât okumak nezaketinde bulunur ve genç zamanında yaptığı,
                unutulan  Hizmetlerine  mükâfaten  ihtiyar  halinde  bu  adamı
                serbest  bir  ölüm  hayatına  kavuşturmak  lütfunu  diriğ
                buyurmazsanız,  Zât-ı  Keremkârlarına  en  büyük  hürmetlerimi
                sunar, minnetdarınız olurum.]

           MOLLA  SAİD  KİMDİR?

                  El'an  Afyon'un  Emirdağı  kazasında  ikamete  memur  olan  Molla
           Said,  doğumundan  itibaren  Türk  Kardeşleri  arasında  yaşamış,  Türk
           seciyesiyle  perverde  olmuş,  umumî  harbde  Kafkas'ın  karlı  dağlarında
           Kahraman askerlerimiz arasında gönüllü alay kumandanı olarak mücahede
           ve  irşad  için  dolaşıp  büyük  bir  harb  madalyası  almış,  Sarıkamış
           taarruzunda,  Bitlis'in  sukutunda  yaralı  olduğu  halde  esir  olup  senelerce
           Rus  garnizonlarında  çile  çekmiş,  firar  edip  İstanbul'a  gelerek  ilmî
           kudretine binaen Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye a'zalığında bulunmuş, Kuva-yı
           Milliye  ihdasında  halkı  mücahedeye  teşvik  etmiş;  Büyük  Millet
           Meclisi'nin ilk senesinde Ankara'ya gelerek Hacı Bayram misafirhanesinde
           birçok  mütereddid  kimselere  vatanın  müdafaası  lüzumunu  anlatmak
           Hizmetinde  bulunmuş  olan,  bu  hakikî  vatanperver  insanın,  evvelce
           İbadete, İmana, İtikada müteallik yazdığı ve yazagelmekte olduğu Eserleri,
           Din  ve  Dindarları  sevmeyen  bazı  kimselerin,  hususuyla  dâhiliye
           vekaletinde  bulunmuş  olan  menfaatperest  Şükrü  Kaya'nın  mezheb  ve
           rejimine uygun gelmemekle, asılsız isnad ve uydurma raporlarla bu zavallı
           adam, yirmi küsur seneden beri hapis ve nefiy cezalarıyla perişan edilmiş
           ve  iki  sene  evvelisi  yine  o  yazıları  bahanesiyle  Kastamonu'daki
           çilehanesinden  kollarına  kelepçe  vurularak  kendisine  Selâm  vermiş  olan
           altmışaltı adamla Denizli Cezaevine sevk ve onbir ay kadar hapsedildikten
           sonra,  muzır  telakki  edilen  o  Eserleri,  evvelâ  İstanbul  müftülüğünde  bir
           heyet  tarafından,  bilâhere  Ankara'da  Diyanet  Riyaseti  ve  Dil  Tarih
           Enstitüsü a'zalarından mürekkep bir komisyon marifetiyle aylarca tedkik
           olunduktan    sonra,    bu    Eserlerin   hiçbirisinde   devletin   siyasetini  ve
           asayişi   rencide    edebilecek     en     ufacık     bir     şey     görülmemekle,
   148   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158