Page 250 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 250

252                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN


          ve madem o Mübarek Dershanedeki hükûmeti şimdiye kadar mümkün
          olduğu  kadar  müsaadekârane  davranıyor  ve  başta  emniyet  müdürü
          olarak  takdirkârane  Risale-i  Nur'a  bakıyorlar;  biz,  oradaki  hükûmete
          karşı  dost  nazarıyla  bakıyoruz;  ne  yaparlarsa  gücenmeyiniz  ve
          gücenmeyeceğiz.

                 Hem şimdiye kadar onların bize karşı az tazyikleri neticesinde
          ehemmiyetli  hayırlar  olmuş.  Şimdi  bir  maslahat  için  bütün  bütün

                                                    ت

          serbest olarak her tarafa neşretmek, belki   ر   و َ  ً َ َّ َ ْ  ِّ    س   ر   ا     نت  ِ   Sırrına münafî
          olduğundan, bir derece ihtiyat tavsiyelerinde bir hayır var.

                 Sâlisen:  Daday'lı  ehemmiyetli  muallimlerden  ve  kıymetli  Nur
          Naşirlerinden  Hâfız  Hasan'ın  ve  Nurcu  iki  mübarek  mahdumlarının,
          Doktor  Hakkı  ve  Hüsnü  ve  Araç'lı  Tahir'in  ve  Daday'daki  Fuad  gibi
          kıymetli  Kardeşlerimizin  Bayram  tebriklerine  mukabil,  Ruh  u
          Canımızla hem geçmiş Bayramlarını, hem Nur Hizmetinde Sebatkârane
          muvaffakıyetlerini  tebrik  ediyoruz.  Ve  Mektubunu  “Lâhika”ya
          geçmek için leffen gönderiyoruz.

                 Râbian:  Nur  Kahramanlarından  Re'fet  Kardeşimiz,  kendi
          sisteminde gayet ehemmiyetli Abdül'Ehad namında bir büyük Hocayı,
          Risale-i Nur'a  tam  bağlı  bir  Kardeşi İstanbul'da bulmuş. Cenab-ı Hak
                                              ِ
          ikisini de daima muvaffak eylesin,   مَّٓا!

                                           ي
                                           َ

                 Hâmisen: Bir mikdardır hiç görmediğim bir tarzda pek şiddetli
          bir  alâka  ile,  çoktan  görmedikleri  peder,  vâlidelerine  hararetli  bir
          iştiyak ile ellerine sarılmaları gibi, iki yaşından on yaşına kadar masum
          çocuklar,  faytonla  gezdiğim  vakit  beni  görünce,  aynen  öyle  uzaktan
          koşup  benim  ellerime  sarıldıklarının  ne  Hikmeti  var  diye  hayret
          ediyordum.  Birden ihtar  edildi  ki: Bu küçücük  Masumlar  Taifesi,  bir
          Hiss-i Kabl-el Vuku' ile ileride Risale-i Nur ile Saadeti bulacaklarını ve
          tehlike-i  manevîden  kurtulacaklarını,  belki  de  içinde  çokları  Şakird
          olacaklarını  ve  buranın  maddî-manevî  havasına  imtizaç  edemediğim
          için   menfîlere   verilen    serbestiyet   münasebetiyle    buradan
          gitmemekliğim  için  lâkayd  olan  büyüklerin  bedeline,  "Bizler  Nur
          Dairesindeyiz, bizi bırakma, gitme" gibi bir mana var, hissettim.

                                         *  *  *
   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254   255