Page 261 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 261

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-I                                                                                       263


           Şakirdin  hanesine  yakın,  gecede  bir  vukuat  oldu.  Ondan  istifade  ile  o
           Şakirdin  hanesini  taharri  etmek  yüzde  doksan  ihtimal-i  kavî  varken,
           Cenab-ı  Hak  İnayetiyle  ve  Hıfz  ve  Himayetiyle  o  haneyi  taharriden
           kurtardı. Eğer sabahleyin safdil iki Kardeşimizi ciddî ikaz etmeseydim ve
           Kitab  ve  Mektubları  oradan  kaldırmasaydım,  yine  Nur  Dairesi  içinde
           büyükçe  bir  mes'ele  olacaktı.  O  vukuatta  bir  nevi  siyaset  korkusu  da
           görünüyor.  Gerçi  İnayet-i  İlahiye  bizi  muhafaza  etti;  fakat  bu  sırada  ki,
           mecmualar çıkıyor ve İntişar ediyor ve biz de pek çok sükûnete ve ihtiyata
           mecbur olduğumuz halde böyle heyecanlı bir hâdise, habbeyi kubbe yapan
           düşmanlarımız bize telaş ve sarsıntı verecekti. İnayet-i İlahiye, o plânı da
           def'etti,  bizi  muhafaza  etti.  Fakat  o  hilaf-ı  me'mul  birden  bu  hâdiseden
           Ruhuma gelen heyecan ve manevî darbe ve Nur Hizmetine ehemmiyetli
           zarar  gelmek  düşünmesiyle,  hiç  ömrümde  görmediğim  bir  sıkıntı  ve
           asabımda  manevî  yaralar  açıldı.  İhtiyarsız  teessürat  beni  çok  eziyordu.
           Birden  Cenab-ı  Erhamürrâhimîn,  Kemal-i  Merhametinden  o  teessürat-ı
           manevî  yaralarıma  tam  bir  merhem  olarak  çok  fedakâr  Nuri  Benli'yi  ve
           Kastamonu Kahramanı Sadık Bey'i ve İnebolu Kahramanlarından İsmail'i
           tam bir merhem ve ilâç olarak ikinci gün gönderdi. Hem onbeş seneden
           beri şehid olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi Şehid Talebelerim içinde
           ona Dua ettiğim, hem “İşarat-ül İ'caz”ı, hem “Onuncu Söz”ü tab'eden
           Molla Hamza hayatta, Irak'ta olduğunu ve Nurları aradığını.. memlekete
           giden Kardeşimiz Emin'in Mektubunda o müjde, tamamıyla yaramı tedavi
           etti. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun dedim.

                  Umum Kardeşlerimize binler Selâm ederiz.

                                          *  *  *

                  Aziz, Sıddık  Kardeşlerim!

                  Evvelâ:  Size  hem  acib,  hem  elîm,  hem  latif  bir  macera-yı
           hayatımı, düşmanlarımın hem şeni', hem bin ihtimalden bir tek ihtimal ile
           hiçbir  şeytan  hiçbir  kimseyi  kandıramadığı  bir  iftiralarını  ve  Nur'a  karşı
           istimal edilecek hiçbir silâhları kalmadığını beyan etmeğe bir münasebet
           geldi. Şöyle ki:

                  Tarih-i hayatımı bilenlere malûmdur: Ellibeş sene evvel ben, yirmi
           yaşlarında iken, Bitlis'te merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun
           ısrarıyla ve İlme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı aded kızları vardı.
           Üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene
   256   257   258   259   260   261   262   263   264   265   266