Page 266 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 266

Aziz, Sıddık  Kardeşlerim!

                 Evvelâ:  Umum  Nurcuların  mübarek  Bayramlarını  ve  Hacc-ül
          Ekberde  bulunan  Nur  Şakirdleriyle  ve  Hacdaki  Nur  tarafdarlarının
          Bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esaret altında kalmış ve
          istiklaliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi Âlem-i İslâmın büyük
          memleketleri  birer  Devlet-i  İslâmiye  şeklinde  Hind'de  yüz  milyon  bir
          Devlet-i İslâmiye, Cava'da elli milyondan ziyade bir Devlet-i İslâmiye ve
          Arabistan'da dört-beş hükûmet bir Cemahir-i Müttefika  gibi Arab birliği
          ile İslâm birliğini birleştirmesindeki Âlem-i İslâmın bu büyük Bayramının
          mukaddemesini tebrik ile, bu Bayram bize müjde veriyor.

                 Sâniyen:  İstanbul'da,  Re'fet  Bey'in  ve  Mustafa  Oruc'un
          yazdıklarına göre, çok zaman İslâm ordusunu idare eden ve sonra dâr-ül
          fünuna  inkılab  eden  Harbiye  Nezareti  ve  Bâb-ı  Seraskerî,  o  muazzam
          binanın alnında
                                                                    ِ
                   ازي    َ  ار    زع    صن  ُ ٰ َ    ر   َ ك   ا   للّ    َ    صني َ ْ َ  اًن     و  ًۙ    ي     بم  احتف     كَل  ا      نحت      ف  انا
                                                                   َّ َ َ
                                                        َ ْ َ
                                                            َ ْ
                    ً
                                                   ً ُ
                                      ُ
                            ْ ً
          Hatt-ı Kur'an ile o manidar Kur'an Âyeti yazılmışken, sonra da mermer
          taşlarla  üzeri  kapatılıp  o  Nurları  gizlemişlerdi.  Şimdi  yeniden  Hatt-ı
          Kur'aniyeye  bir  nümune-i  müsaade  ve  Risale-i  Nur'un  takib  ettiği
          maksadına bir vesile ve Üniversite ileride bir Nur Medresesi olmasına bir
          işaret  olduğu  gibi,  Denizli  Nurcularından  Ahmed'lerin  meşhur  Âlim  ve
          akılca  ondokuzuncu  asrın  en  büyüğü  ve  içtimaî  feylesofların  en  ilerisi
          Bismark'ın  eserinden  aldıkları  bir  fıkrada,  o  yüksek  Bismark  eserinde
          diyor ki: Kur'anı her cihetle tedkik ettim, her Kelimesinde büyük bir
          Hikmet  gördüm.  Bunun  misli  ve  beşeriyeti  idare  edecek  hiçbir  eser
          yoktur ve gelemez." Ve Peygamber'e hitaben der:

                 "Ya    Muhammed!      Sana    muasır    olamadığımdan     çok
          müteessirim.  Beşeriyet  Senin  gibi  mümtaz  bir  kudreti  bir  defa
          görmüş,  bâdema  göremeyecektir.  Binaenaleyh,  Senin  huzurunda
          Kemal-i Hürmetle eğilirim."

                                                                      Bismark

          diye  imzasını  atmış.  Ve  o  fıkrasında  tahrif  ve  nesholunan  Kütüb-ü
          Münzeleyi ziyade tenkis ettiği için, o cümleler yazılmamalı; ben de işaret
          ettim.
                 O  zât  ondokuzuncu  asrın  en  akıllı  ve  en  büyük  bir  feylesofu  ve
          siyasetin  ve  içtimaiyat-ı beşeriyenin    en   mühim  bir   şahsiyeti   olması;
   261   262   263   264   265   266   267   268   269   270   271