Page 294 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 294
8 YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN
geldi. Beni çok endişe ve telaşlardan ve masraflardan kurtardığı gibi;
bu Vazife, iki sene mütemadiyen yanımda Hizmeti kadar kıymetdar
olduğu için, kat'î kanaatım geldi ki, bu da Nur'un Neşrindeki
muvaffakıyetin bir Kerametidir.
İkinci Hâdise: Ben kendime aid nüshalarımı Diyanet
Riyaseti'ne gönderdiğim aynı zamanda, aynen mizanla ziyade-noksan
olmayarak tartılsa aynen o kadar Nur'un Safranbolu, Eflani
havalisindeki Nur'un küçük Kahramanları gönderdikleri Mübarek
Hediyeleri lisan-ı hal ile bana dediler: "Merak etmeyiniz, biz zayiat
yerine geldik. O zayiatın yerini doldurduk." Ben de Ruh u Canla kabul
ettim ve gönderenleri tebrik ettim; daha teberrükleri bana dokunmadı.
Üçüncü Hâdise: O Mübarek Hediyeler odama geldiği
zamandan on dakika evvel, serçe kuşuna benzer bir kuş yatağımın
ayağı altında gördüm. Halbuki pencereler ve kapı kapalı; hiçbir delik
yok ki, o kuş girebilsin. Baktım benden kaçmıyor. Bir parça ekmek
verdim, yemedi. Kalben dedim: "Üç-dört sene evvel aynı burada
kuşların müjde vermesi gibi, bu da müjde veriyor..." Hakikaten aynı
zamanda o Mübarek Nurlu Hediye geldiği gibi, üç senedir haber
almadığım müftü kardeşim Abdülmecid'den güzel bir Mektub aldım.
Bana hizmet eden Halil geldi. "Bu kuşa bak, bu da eski kuşlar gibi bir
müjdecidir" dedim. Sonra pencereyi açtık, gitsin; gitmiyordu. Yukarıda
beş-altı defa uçtu, gitmedi. Sonra Sungur da geldi: "İşte sen de gör"
dedik, o da gördü. Yarım saat sonra nasıl görülmesi hârika oldu,
bulunmaması da hârika oldu. Pencereden çıkmadan Halil ile aradık,
bulamadık; kayboldu... Hattâ bu Manevî Hediyenin gelmesi ve Hüsrev
yerinde Sungur imdada yetişmesi, ehemmiyetini göstermeğe bir kat'î
hâdise budur ki: Sungur gelmeden iki gün evvel -demek o evden çıktığı
gün- Halil rü'yada görüyor ki: Sungur, Mustafa Osman ile buraya
gelmişler; büyük bir hâdise ve şaşaalı bir merasim yapılmış. Benden
"Tabiri nedir?" diye sordu. Ben de merak ettim: "Sen ne için bu rü'yayı
bana söyledin? Acaba onların başına bir zarar mı gelmiş?" diye bir gece
sabaha kadar endişe ile müteessirdim. O Rü'ya-yı Sadıka az bir tabir ile
çıktı.
* * *