Page 514 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 514

Bera-yı  Malûmat  Hem  Resmî  Zâtlara,  Hem  Dostlara  Mühim
                                          Bir
                               Hakikatı  Beyan  Ediyoruz:

                 Üstadımız  gençliğinde  ve  hattâ  çocukluğundan  itibaren  İzzet-i
          İlmiyeyi  muhafaza  için  şiddetle  halktan  istiğna  ediyordu.  Zekat  ve
          Sadakayı  kat'iyyen  almadığı  gibi,  İkinci  Mektub'da  da  beyan  edildiği
          üzere hediyeyi kabul etmiyordu. Bu halin, şimdiki ihtiyarlık ve zayıflık
          zamanında  devam  edebilmesi  için,  Cenab-ı  Hakk'ın  Rahmetiyle  o
          İstiğna düsturu hastalığa inkılab etti. Yani mukabilsiz bir lokma alsa,
          derhal  hasta  olur.  O  lokmayı  yiyemiyor.  Üstadımız  gençliğinde  bu
          kadar muhtaç değildi. Tek başına yaşadığı zamanlar pek az bir masraf
          kendisine kâfi idi.  Şimdi  pekçok  Talebelerine  tayin  verdiği  ve  birkaç
          hastalıkla  hasta  bulunduğu  bir  zamanda,  o  İstiğna  düsturunun
          muhafazası  için,  Rahmet-i  İlahiye  onu  mukabilsiz  hediyelerden  hasta
          ediyor. Aynen öyle de: Üstadımıza hürmet dahi manevî bir hediye gibi
          olduğundan, şiddetle nâsın hürmetinden ve elini öpmesinden kaçıyordu.
          Tarihçe-i  Hayatının  ve  İhtiyarlar  Lem'asının  şehadetiyle,  gençliğinde
          emsallerinin  fevkinde  olarak  Siirt'in  Tillo  kasabasında  inzivaya
          girmişti.  Ağrı  Vilayetinde  Şeyh  Ahmed  Hanî  Hazretlerinin  türbesine
          kapandı. Rusya'ya esir düştüğünde, doksan kadar esir zabit kendisinin
          Dinî  Derslerini  şevkle  dinledikleri  halde,  üsera  kampında  Tatarların
          küçük  hâlî  bir  Câmiinde  bir  yer  bularak  orada  yalnızlığa  çekildi.
          İstanbul'da Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye a'zalığı gibi cazib ve şaşaalı bir
          hayat  içinde  iken,  Yuşa  Tepesi'nde  kimsesizliği  tercih  etti.  Van'a
          döndüğünde pekçok eski ve yeni Talebeleri arasında sürurlu bir ömrü
          istemeyerek Erek Dağı'ndaki bir mağaraya kapandı. En son defa, otuz
          senede  gördüğü  emsalsiz  zulümlerin  neticesi  olarak  hapishanelere
          gönderildiği  zaman,  kanunen  tecrid  müddeti  onbeş  gün  olmasına
          rağmen,  yirmi  ay  ve  hattâ  bütün  hapis  müddetince  tecrid-i  mutlakta
          tutulduğu halde kimseye şekva etmedi.

                 Bütün  bu  haller  gösteriyor  ki:  Üstadımızın  fıtratında  İnziva
          daima  hüküm  sürmüştür.  Fakat  ihtiyarlığında  pekçok  yardıma,
          Hizmete, sohbete muhtaç olduğu bir vakitte bunun devam etmesi için,
          bir nevi hastalık haleti verilmiş. Beş dakika konuşsa; şiddetli bir hararet
   509   510   511   512   513   514   515   516   517   518   519