Page 68 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 68
ِ
ِ
ِ َٓ
ِ
ِ طس ِ ِ قْلا ِ ب ِامئ ِ ِ ق ِ َٓ ا َ ِِمْلعْل اِوسلواو ِ س ِةَك ِ ئٰلم ِ ْلاِو ِ ِ وه ِ َِّلااِه ِ ا ِ ٰل َٓ ِ َِلا ِهنَا ِِ ِ للّا ِدِهش
َ
َ َ
ْ س َ َ َ س َ س َّ س ٰ
ِ
ِ مي ۪ ك ِ حْلا ِ ِ زي۪زعْلا َ س ِ ِ وه ِ ِ َّلااِهٰلا َٓ ِ َِلا ِ
س َ
َ
س
َ
Âyetini okurken, hiç düşünmediğim, Akıl ve Kalbimde bir şey, tahar-
riye bir sebeb yokken, birdenbire Ruhun penceresine şu azîm Âyet-i
Kerimenin Risale-i Nur'a, Müellifine bir münasebet-i maneviye ile
işareti gösterildi. Namazdan sonra düşündüm. Hakikaten kuvvetli bir
münasebet-i maneviyesi var. Şöyle ki:
Bu Kâinatta, Vahdaniyet-i İlahiyeyi cinn ve ins ve Ruhaniyata
karşı kat'î bir surette gösterip isbat eden birinci, Kur'an-ı Azîmüşşan
olduğu gibi; bu asırda ikinci, üçüncü derecede Kemal-i Adaletle ve
Sadık ve Musaddak hüccetlerle Vahdaniyeti vâzıh ve bahir bir surette,
kâinat safahatında ins ve cinnin enzarına arzedip isbat eden Risale-i
Nur; bütün tabakat-ı beşere hem Medrese, hem mekteb, hem kışla, hem
Hakîm, hem Hâkim olarak, en âmî avamdan en Ehass-ı Havassa kadar
Ders verip, Talim ve Terbiye etmesi bizce meşhud olmasıyla, bu Âyet-i
Kerimenin bir mevzuu, bir mâsadakı da Risale-i Nur olmasına şübhesiz
bir kanaat veriliyor.
İkinci Kelime-i Tevhidden sonra ِمي ۪ كحْلا ِ زي۪زعْلَا İsimleriyle
س َ
س
َ
Cenab-ı Hak (Celle Celalühü) Zâtını tavsif buyurup, ikinci derecede
aynı İsimlerin mazharı olan Risalet-ün Nur Şahs-ı Manevîsine işaret
etmesi Kur'an-ı Azîmüşşan'ın Şe'nine yakışır bir keyfiyettir. Çünki
belki bütün dünyaya muhalif olarak fakr-ı haliyle beraber İzzet-i
İlmiyeyi muhafaza için ölümden beter musibetlere karşı göğüs geren,
tahammül eden Risale-i Nur Tercümanı olduğu gibi; zeminde ve
Semavatta Hikmetle tasarrufatın muammasını açan yine Risale-i Nur
olduğu sadık ve musaddaktır. Bu kuvvetli münasebet-i maneviyeyi
ِ
teyid eden bir emaresi de şudur ki: ِِمْلعْلاِاوسلوسا makam-ı cifrîsi ikiyüz
ondört (214) olup, Risale-i Nur'un bir ismi olan "Bediüzzaman"ın
(şeddeli زı, ل-ı aslî sayılır) makamı olan ikiyüz ondörde tam tamına
Tevafuku ve Müellifinin hakikî