Page 63 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 63
KASTAMONU LÂHİKASI 65
Hem mana cihetiyle iki Âyet, iki cereyana işaretleri ve
münasebetleri ve tetabukları çok kuvvetli bulunduğundan; nâkıs bir
Tevafuk ve zaîf bir emare dahi kâfidir.
Hem böyle makamlarda, böyle büyük yekûnlerde bu gibi küçük
farklar zarar vermez. Ben tahmin ederim bu sehiv, beşinci Âyetin
işaretindeki sehiv gibi ehemmiyetli bir kısım İşarat-ı Gaybiyenin
anahtarı olacak; ve bu muazzam Âyet, otuzüçüncü Âyet olmasına bir
işaret idi. İnşâallah, istikbalde bir Kardeşimiz o hazineyi açacak.
* * *
Bugünlerde Tefsir'in ve Onuncu Söz'ün Tevafukatına baktım.
Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilât israftır, ehemmiyetli
mes'eleler çoktur, vakit zayi' olmasın. Birden ihtar edildi ki: O Tevafuk
altında çok ehemmiyetli bir mes'ele vardır. Hem madem Tevafukta bir
İnayet-i Hassa ve İltifat-ı Rahmanî Risale-i Nur'a karşı tezahür etmiş. O
iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç, ne
kadar ifratkârane de olsa israf olamaz. Bu ihtar mücmelini iki cihetle
izah edeceğim:
Birincisi: Her şeyde -ne kadar cüz'î de olsa- bir Kasd ve
İradenin Cilvesi bulunmasıdır; tesadüf, hakikî olarak olmamasıdır. Evet
kesretin en çok dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen, Kelimattaki
Hurufatın vaziyetleridir. Hususan Kitabette, madem hiç münasebeti
olmayan ve ihtiyar-ı beşerî karışmayan hurufatın vaziyetlerinde bir
tenasüb, bir nizam bulunuyor; elbette bir İrade-i Gaybî tahtında
vaziyetler veriliyor. Hiçbirşey Daire-i İlim ve Kudretinden hariç
olmadığı gibi, Daire-i İrade ve Meşietinden dahi hariç değildir ki; böyle
cüz'î ve dağınık şeylerde dahi bir tenasüb gözetiliyor ve tanzim
ediliyor. Ve o Tanzim içinde ve İrade-i Âmme Cilvesinde, bir İnayet-i
Hassa suretinde, Risale-i Nur'a bir imtiyaz nev'inde, hususî bir teveccüh
ve iltifat görülmüş. Ben bu derin mes'eleyi görmek için, İşarat-ül İ'caz
tefsirinin Tevafukatına dikkat ettim; kat'î bir kanaat ile o Sırrı bildim ve
hissettim.
İkinci cihet: Nasılki çok mübarek ve kudsî büyük bir zât, gayet
fakir ve muhtaç bir adama, ümid edilmediği bir tarzda, iltifatkârane, bir
kabda bazı kâğıtlara sarılı bir hediye ihsan etse; elbette o bîçare adam, o
pek büyük zâta karşı, hediyenin binler mislinden