Page 163 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 163

BARLA   HAYATI                                                                                                                165


           İhlâs  ve  Sadâkatla  gizli  Din  düşmanlarına  göğüs  germiştir.  Nur  Kahra-
           manlarının  haneleri  müteaddid  defalar  arandığı  ve  kendileri  def'alarca
           hapislere  atılarak  orada  şiddetli  azablar  ve  sıkıntılar  çektirildiği  halde,
           Elmas  Kalemleriyle  Risale-i  Nurun  bu  kadar  senedir  Nâşirliğini
           yapmışlardır. İstedikleri takdirde dünya nimetleri kendilerine yâr olduğu
           halde;  her  türlü  şahsî,  dünyevî  rütbelerden,  varlıklardan  Feragatla,
           ömürlerini Risale-i Nurun Hizmetine vakfetmişlerdir.

               Acaba,  Risale-i  Nur  Şakirdlerindeki  bu  Cehd  ve  Kuvvetin,  bu
           Feragat ve Fedakârlığın ve bu derece Sebat ve Sadakatın  sebebi nedir?
           diye bir sual sorulursa, bu sualin cevabı muhakkak ki şu olacaktır: Risale-
           i  Nurdaki  cerhedilmez  yüksek  Hakikatlar,  İman  Hizmetinin  yalnız  ve
           yalnız Rızâ-yı İlâhî için yapılması ve Bediüzzaman Hazretlerinin azamî
           İhlâsıdır.

               Bediüzzaman  Said  Nursî  Hazretleri,  Barla'da  sekiz  sene  kadar
           kalmıştır. Ekseri zamanlarını kırlarda, bağ ve bahçelerde geçiriyordu. İki-
           üç  saat  kadar  uzaklıktaki  tenha  dağlara  veya  bağlara  çekilir,  Nur
           Risalelerini  te'lif  eder;  bir  taraftan  da  te'lif  ettiği  Risaleler  Isparta  ve
           havâlisinde el yazısiyle istinsah edilip kendisine gönderildiğinde bunları
           tashih ederdi. Bir gün içinde; hem tashihat yapar, hem gidip gelme dört-
           beş saat süren yerlere yaya olarak gider, hem aynı günün üç dört saatini
           Te'lifata hasreder ve hem de, çok zaman yemeğini kendisi hazırlardı. O
           zamanlarda  kırk  yerde,  Risaleler,  Risale-i  Nura  müştak  ilk  Talebeler
           tarafından el yazısiyle çoğaltılıyordu. Üstad bu Kitabları sırtına yüklenir;
           dağ,  bağ  veya  kırlara  kadar  gider,  orada  tashihini  yapar,  evine  gelirdi.
           Nefye mahkûm edilerek, zamanın en dehşetli zulmüne mâruz bırakılmış
           ve kimse ile görüşmesine müsaade edilmemişti. Fakat o, bu yokluk içinde
           tükenmez bir Varlığa kavuşmuştu. Çünki o, Âlem-i İslâm ve İnsaniyeti
           Tenvir ve İrşad edecek Kur'andan gelen İman Hakikatlarını Te'lif ediyor
           ve aynı zamanda neşrediyordu. Bütün meşgalesini, Te'lif etmekte olduğu
           Eserlere  hasretmişti.  Bir  gün  gelecek  bu  Eserler  Anadoluya  yayılacak,
           Âlem-i  İslâm  Merkezlerine  gidecek,  ehl-i  siyasetin  nazar-ı  dikkatini
           celbedecek ve o zaman, Âlem-i İslâmın asırlardır Bayrakdarlığını yapmış
           bir  Millet  içerisinde  yerleştirilmek  istenen  dinsizlik,  imansızlık
           ideolojilerini  parçalayacak;  son  asırların  dalâlet  tâğutlarının  şahs-ı
           manevîsinden ibaret olan ehl-i küfür,
   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168