Page 190 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 190

192                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          Hâmimizin Dergâhını gösteriyorlar. O Dergâhta en makbûl bir Şefaatçı,
          acz ve zaafdır. Ve acz ve zaafın tam zamanı da, ihtiyarlıktır. Böyle bir
          Dergâha  makbûl  bir  Şefaatçı  olan  ihtiyarlıktan  küsmek  değil,  sevmek
          lâzımdır.

                                            * * *

                                 Bediüzzaman Said Nursî'nin birkaç Mektubu ve Nur Risa-
                                 lelerinin Te'lifi zamanlarında Risale-i Nur'u el yazılariyle
                                 neşredenlerden bazılarının Fıkralarıdır


               YİRMİSEKİZİNCİ  MEKTUBUN  ÜÇÜNCÜ  MES'ELESİNİN
          TETİMMESİ OLABİLİR KÜÇÜK VE HUSUSÎ BİR MEKTUBTUR

              Âhiret Kardeşlerim ve Çalışkan Talebelerim Husrev Efendi ve Re'fet
          Bey,

              Sözler  nâmındaki  Envâr-ı  Kur'aniyyede  üç  Kerâmet-i  Kur'aniyyeyi
          hissediyorduk.  Sizler  dahi,  gayret  ve  şevkinizle  bir  dördüncüsünü  ilâve
          ettirdiniz. Bildiğimiz üç ise:

              Birincisi:  Te'lifinde  fevkalâde  suhûlet  ve  sür'attir.  Hattâ  beş  parça
          olan  Ondokuzuncu  Mektub  iki  üç  günde  ve  her  günde  üç  dört  saat
          zarfında  -mecmuu  oniki  saat  eder-  kitabsız,  dağda,  bağda  te'lif  edildi.
          Otuzuncu Söz; hastalıklı bir zamanda, beş altı saatte te'lif edildi. Yirmi-
          sekizinci  Söz  olan  Cennet  bahsi  bir  veya  iki  saatte,  Süleyman'ın  Dere
          bahçesinde te'lif edildi. Ben ve Tevfik ile Süleyman, bu sür'ate hayrette
          kaldık. Ve hâkezâ... Te'lifinde bu Kerâmet-i Kur'aniyye olduğu gibi

              İkincisi:  Yazmasında  dahi  fevkalâde  bir  suhûlet,  bir  iştiyak  ve
          usanmamak  var.  Şu  zamanda  Ruhlara,  Akıllara  usanç  veren  çok  esbab
          içinde, bu "Söz"lerden biri çıkar; birden çok yerlerde Kemâl-i İştiyakla
          yazılmaya  başlanıyor.  Mühim  meşgaleler  içinde,  onlar  herşey'e  tercih
          ediliyor. Ve hâkezâ...

              Üçüncü  Kerâmet-i  Kur'aniyye:  Bunların  okunması  dahi  usanç
          vermiyor.  Hususan  ihtiyaç  hissedilse,  okundukça  zevk  alınıyor,
          usanılmıyor.

              İşte siz dahi, dördüncü bir Kerâmet-i Kur'aniyye'yi isbat ettiniz.
          Husrev   gibi,   kendine   tenbel   diyen   ve   beş   senedir  Sözler'i  işittiği
   185   186   187   188   189   190   191   192   193   194   195