Page 30 - tet
P. 30
SESLİ HIKAYE ÇALIŞMASI
Sesli hikaye için tıklayınız
KARANLIKTAKİ MUCİZE
İnsanlar bir çok şeye alışabiliyordu. Sol eliyle yazmaya, bakmadan piyano çalmaya,
formüller olmadan soru çözmeye ve daha fazlasına kolayca alışabiliyordu. Ama ben
hiçbir zaman alışamamıştım. Beni içine hapseden o karanlığa, asla alışamamıştım.
Zamanla daha çok canım yanıyordu. Karanlık dünyamda sadece ufacık bir umut
ışığım vardı. O ışığamuhtaçtım. Yoksa kendi karanlığımda, tek başıma boğulacaktım.
Hayatın acımasızgerçekleriyle daha 12 yaşımda tanışmıştım. O zamanlar,
çevremdeki herkestenkorkuyordum. Bana acıdıklarını ve sürekli baktıklarını
hissedebiliyordum.
O gün kuşların cıvıltılarıyla, buruk bir şekilde gülümseyerek gözlerimi açmıştım. Ben diğer
insanlar gibi sabah uyandığımda, gözümü kamaştıran güneş ışıklarıyla veya aydınlık bir
sabaha uyanmıyordum. Tam tersi karanlık ve simsiyah bir sabaha uyanıyordum.Yavaşça
yatağımdan doğrularak hemen yan tarafımda duran kalın, uzun sopamı aldım.Elimi, yüzümü
yıkadıktan sonra elimde tuttuğum sopayla birlikte dikkatli adımlarla mutfağadoğru yürüdüm.
Babamın durmayan kahkahaları, annemin heyecanla anlattığı hikayeleriylemutlu bir
sabahtı.Ama ben mutlu değildim. 2 yıl önceki gibi tüm renkleri barındıran küçük dünyamda,
artık siyahtan başka hiçbir renk yoktu. Renkli dünyam o kısacık saniyede paramparça
olmuştu.Bende mutlu olmak istiyordum ama karanlık gün geçtikçe beni kara deliğine daha
çokçekiyordu.
Haziran ayının bunaltıcı günlerinden birisiydi. Annemle beraber dışarı çıkmıştık. İlk başta
korkmuştum, ne de olsa insanların bana ucubeymişim gibi baktıklarını hissedebiliyordum.
Annemle bir bank’a oturduk. O an gözlerimi kapatarak etrafımdaki sesleri dinledim.
Arabaların kornaları, gülüşen çocukların neşesini ve hayvanların o rahatlatıcı, muazzam
seslerini dinleyerek tekrardan gözümü açmıştım ama yeniden o karanlık dünyamla
karşılaşmam pek te uzun sürmemişti. Bazen düşünürdüm insanların sevmediği hatta nefret
ettiği bu simsiyah, karanlık ve hiç olduğum bu dünyada kaybolmayı. İnsanlar için ne kadar
korkutucu bir şey oysaki. Ben bunları düşünürken annem su almak için yanımdan kalkmış ve
hemen döneceğini söyleyerek gitmişti. Aslında gitmesini istemiyordum çünkü yalnız
kalmaktan korkuyordum.
“Pardon! Şu kağıtta yazan yeri tarif edebilir misiniz? “ İliklerime kadar hissettiğim o cümle,
bana olduğum durumu tekrar ve tekrar hatırlatmıştı. Elime tutuşturulan kağıda
bakıyordumama verecek bir cevabım yoktu. Tahminimce bir grup genç kızdı.
Aralarından biri yeniden konuşunca çaresiz bir şekilde, hayatın gerçekleriyle yüzleşerek
karşımdaki kızlara doğru, o iki cümlenin dudaklarımdan dökülmesine izin verdim.
26