Page 28 - GENÇ KALEMLER SAYI 1
P. 28

SESLİ HIKAYE ÇALIŞMASI





        Sesli hikaye için tıklayınız





           KARANLIKTAKİ MUCİZE
           İnsanlar bir çok şeye alışabiliyordu. Sol eliyle yazmaya, bakmadan piyano çalmaya,
           formüller olmadan soru çözmeye ve daha fazlasına kolayca alışabiliyordu. Ama ben
           hiçbir zaman alışamamıştım. Beni içine hapseden o karanlığa, asla alışamamıştım.
           Zamanla daha çok canım yanıyordu. Karanlık dünyamda sadece ufacık bir umut
           ışığım vardı. O ışığamuhtaçtım. Yoksa kendi karanlığımda, tek başıma boğulacaktım.
           Hayatın  acımasızgerçekleriyle  daha   12  yaşımda  tanışmıştım.  O    zamanlar,
           çevremdeki  herkestenkorkuyordum.  Bana    acıdıklarını  ve  sürekli  baktıklarını
           hissedebiliyordum.

           O gün kuşların cıvıltılarıyla, buruk bir şekilde gülümseyerek gözlerimi açmıştım. Ben diğer

           insanlar gibi sabah uyandığımda, gözümü kamaştıran güneş ışıklarıyla veya aydınlık bir
           sabaha uyanmıyordum. Tam tersi karanlık ve simsiyah bir sabaha uyanıyordum.Yavaşça
           yatağımdan doğrularak hemen yan tarafımda duran kalın, uzun sopamı aldım.Elimi, yüzümü
           yıkadıktan sonra elimde tuttuğum sopayla birlikte dikkatli adımlarla mutfağadoğru yürüdüm.
           Babamın durmayan kahkahaları, annemin heyecanla anlattığı hikayeleriylemutlu bir
           sabahtı.Ama ben mutlu değildim. 2 yıl önceki gibi tüm renkleri barındıran küçük dünyamda,
           artık siyahtan başka hiçbir renk yoktu. Renkli dünyam o kısacık saniyede paramparça
           olmuştu.Bende mutlu olmak istiyordum ama karanlık gün geçtikçe beni kara deliğine daha
           çokçekiyordu.


           Haziran  ayının  bunaltıcı  günlerinden  birisiydi.  Annemle  beraber  dışarı  çıkmıştık.  İlk  başta
           korkmuştum,  ne  de  olsa  insanların  bana  ucubeymişim  gibi  baktıklarını  hissedebiliyordum.
           Annemle  bir  bank’a  oturduk.  O  an  gözlerimi  kapatarak  etrafımdaki  sesleri  dinledim.
           Arabaların  kornaları,  gülüşen  çocukların  neşesini  ve  hayvanların  o  rahatlatıcı,  muazzam
           seslerini  dinleyerek  tekrardan  gözümü  açmıştım  ama  yeniden  o  karanlık  dünyamla
           karşılaşmam pek te uzun sürmemişti. Bazen düşünürdüm insanların sevmediği hatta nefret
           ettiği bu simsiyah, karanlık ve hiç olduğum bu dünyada kaybolmayı. İnsanlar için ne kadar
           korkutucu bir şey oysaki. Ben bunları düşünürken annem su almak için yanımdan kalkmış ve
           hemen  döneceğini  söyleyerek  gitmişti.  Aslında  gitmesini  istemiyordum  çünkü  yalnız
           kalmaktan korkuyordum.
           “Pardon! Şu kağıtta yazan yeri tarif edebilir misiniz? “ İliklerime kadar hissettiğim o cümle,

           bana  olduğum  durumu  tekrar  ve  tekrar  hatırlatmıştı.  Elime  tutuşturulan  kağıda
           bakıyordumama verecek bir cevabım yoktu. Tahminimce bir grup genç kızdı.
           Aralarından biri yeniden konuşunca çaresiz bir şekilde, hayatın gerçekleriyle yüzleşerek
           karşımdaki kızlara doğru, o iki cümlenin dudaklarımdan dökülmesine izin verdim.

                                                          26
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33