Page 26 - 100DEYÜZ DERGİ | 2015
P. 26

  TRİBÜN
 Beşiktaş’a giden yol
1
974’te Karabük’te, aslen Sivaslı olan bir ailenin içinde gözlerimi açtım uzun ve zorlu bu hayata. Tüm ailem Karabük’teydi. Hepsinin eli burada
kada Dobi Hasan’ın golüyle Trabzonspor 1-0 maçı ka- zandı. Tutamadım kendimi, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Beni teselli etmek, yine Hasan amcaya düş- tü: ‘Seneye şampiyon olacağız Fenerbahçeli yeğenim, hiç merak etme sen’ demişti kendinden emin tok bir sesle.
Meşin futbol topuna dokuz yaşına kadar ayağım hiç değmemişti. Ne ağırmış arkadaş o top! Okulun bahçe- sindeki mahalle maçları biter, bendeki tutku bitmezdi. Okulun kömürlüğüne açılan demir çubuklu pencerele- re kendi kendime şut çekerdim. Her vurduğumda Fe- nerbahçeli bir oyuncunun ismini bağırmak çok zevkli geliyordu.
Yıllar geçti, liseyi bitirdim. 1991’de Çapa Tıp Fakülte- si’ni kazandım. Çok heyeycanlıydım, İstanbul’a koyu bir Fenerbahçe taraftar geliyordu. Kaldığım yurtta do- labımın kapağına boydan boya Fenerbahçe posterleri asmıştım. En sevdiğim oyuncu ‘Rambo Turan’dı. Her- kesin sevdiği, bir numara olarak gösterilen yıldız isim- lerden ziyade; benim gönlüm, gizli kahramanlara daha fazla yakınlık duyuyordu. 103 gollü şampiyonluğu çıl- gınca kutladık. Fakültedeki derslerin haricinde zihnimi en fazla meşgul eden, futbol ve Fenerbahçe’ydi.
26 yaşına geldiğimde bir şeylerin ters gitmeye baş- ladığını farkettim. İçime sinmeyen şeyler vardı. O sene, Fenerbahçe kadrosunda ciddi bir revizyon yaptı. Tek- nik Direktör olarak Mustafa Denizli getirildi. Zaten güçlü olan kadrosunu; Baliç, Revivo, Rapajiç, Kenneth Anderson, Serhat Akın, Lazetiç, Steviç, Mirkoviç, Yusuf Şimşek, Ali Güneş gibi bir çok yıldız oyuncu alarak iyice güçlendirdi.
Ben, mizaç olarak; güçlünün, popüler olanın değil, haklı olanın, ahlaklı olan, mütevazi olanın yanında yer almayı tercih ederim. Örneğin; 14 yaşımda iken ilk defa Cola diye bir içeceği tanıdım. Herkesin elinde de dilinde de Cola. ‘Bu kadar popüler ise, vardır bi bit yeniği’ duygusuyla içmedim. Sonraları, bu duruşumu, siyasi bir karşıtlık da pekiştirdi. Dünyada ABD, bir ül- keye CocaCola ve McDonald’s ile giriyordu madem,
ekmek tutmuştu. Doğduğum yer aynı zamanda da doyduğum yerdi. Kimisi fabrika işçisi, kimisi esnaf, ba- bam ise öğretmendi. Maddi sebeplerle mesleğini bırak- mak zorunda kalmış, Demir Çelik Fabrikası’nda Labo- rant olarak çalışmaya başlamıştı. Çelik gibi sert demir gibi dayanıklıydı ve her çocuk gibi benim de idolüm babamdı. İçime işleyen bu çalışma arzusunun genle- rimde olduğunu anlamalıydım aslında. O zamanlar üretmek bir arzu futbol ise bir tutkuydu, yaşı bana ya- kın olanlar bunu çok iyi bilir. Futbol denilince mahalle maçları gelirdi akıllara. Akrabalarımızın hemen hemen hepsi Fenerbahçeli’ydi. Sülale boyu Fenerbahçeli ol- mamızda, Rıdvan Dilmen’in anne tarafından akrabalı- ğının da payı varmış. Aile büyüklerim arasında akra- nım olarak sadece Yusuf dayım vardı. 20 gün ben daha büyüktüm ya da daha hızlı davranmıştım, sırf ilerde ‘Sen bana abi dersen, ben de sana dayı derim’ diyebil- mek için. İşte bu Yusuf dayım nasıl olmuşsa Beşiktaşlı olmuştu. Sıkça biraraya geldiğimizde de hep bizi güreş- tirirler, yarıştırırlar, kıyaslarlardı. ‘İyi olan kazansın’ başlığı altında iki takımı karşı karşıya getirmenin keyi- fini yaşarlardı. Kendisi koyu bir Fenerbahçeli olan Ha- san amcam; dayımı ‘Yusuf’ beni ise ‘Fenerbahçeli ye- ğenim’ diye çağırırdı. Adımdan çok, Fenerbahçeliliğim onu mutlu ettiğinden olsa gerek. Yalan yok, bende ha- fiften gururlanıyordum bu duruma. Çocuğuz sonuçta. En keyif aldığımız şeyler, plastik topun peşinde koş- mak, bulamazsak evde çorapları birleştirip top oyna- maktı. İstedikten sonra futbola engel ne ki?
Radyodan toplu halde maç dinlemek gibisi yoktu, öyle çok özlerim ki o günleri. Bir maçın canlı anlatımını dinlerken, ses kesilir, ‘Ve mikrofonlarımız İstanbul’da’ anonsuyla toplu kalp çarpıntısı geçirirdik.
Hiç unutmuyorum, siyah beyaz bir televizyonda bir Pazar öğle saatlerinde Trabzonspor-Fenerbahçe maçı vardı. Son dakikalara kadar 0-0 giden maçta son daki-
   100. YIL BEŞİKTAŞLILAR DERNEĞİ DERGİSİ
s.24
   NÜBİRT




















































































   24   25   26   27   28