Page 51 - HEDER DERGİSİ | ŞUBAT 2015
P. 51
MAKALE
MAKALE
Vagona binen çok oldu ama...
VİZYON
Yrd. Doç. Dr. Turhan ŞALVA
2014 yılı iş sağlığı ve güvenliği açısından özellikle ülkemizde dolayısıyla da şimdiden dünyada tarihe geçecek bir yıl oldu. Ortalama her gün dört işçinin yaşamını yitirdiği ülkemiz, bu yıl bu ortalamanın üzerine bir de 301 işçimizin hayatını kay- bettiği Soma Faciası’nı yaşadı. Ardından Mecidiyeköy’de- ki asansör kazası, Ermenek’teki madende yaşanan afet ve Konya’da işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi gibi büyük olaylar yaşandı. Bu arada çeşitli madenlerde ve inşaatlarda münferit kazalar nedeniyle işçilerimiz yaşamlarını yitirmeye devam ettiler.
Geçtiğimiz yıllarda da benzer olaylar yaşanan ülkemizde geçen zaman içinde neler değişti? Eski maden veya inşaat kazalarından ne dersler çıkardık ve ne gibi önlemler aldık? Eğer bir şeyler değiştiyse, bu değişiklikler de olmasaydı daha ne tür facialar yaşardık?
Bu sorulara başka sorularla da cevap verebiliriz. Böylesi önemli ve hayati bir konuda kimler sorumlu? Acaba sorum- lular görevlerini yapmıyorlar mı? Eğer görevlerini yapıyorlar- sa başka sorumlular da var mı? Her sorumlu, sorumluluğunu bir başka sorumlunun üzerine mi atıyor? Kim kimden so- rumlu? Sorumluluk ölenlerde mi, yoksa kalanlarda mı? Yö- neticiler uyuyor mu? Cezalar bir şeyi değiştirmiyor mu yoksa daha fazla mı ceza vermeliyiz?
Bugün üniversitelerde ayrı bir ders olarak okutalım dedi- ğimiz gençlerimizin kaç tanesi inşaatlarda işçi olarak çalışa- cak acaba? Ya da madenci olacak? Ya da tersanede kaynak yapacak, yüksekte çalışacak? Evet, ders olarak okutalım ama üniversiteden önce ilkokulda, lisede. Ortalama eğitim düzeyimiz belli. Bu ülkede herkes üniversite bitiremiyor, bi- tirenlerin de bir kısmı dört yıllık üniversite, çoğu iki yıllık. Liselerimiz, üniversiteye girmek için yarış pisti. İlkokullar da liselere girmek için yarış pisti. Ders olarak okutsak bile hangi öğrencinin, hangi velinin umurunda olur acaba?
Özellikle ilk ve orta öğretimde bolca savaş, tarih, din öğret- meye çalışıyoruz çocuklarımıza. Hangisini daha fazla okut-
malıyız diye siyasetçiler kavga ediyorlar. Zorunlu din dersi, zorunlu cumhuriyet tarihi kavgaları arasında ortalama 7-8 sene okulda tutabildiğimiz gençlerimize iş güvenliğinden bahsetmek 100 yıldır bu ülkede kimsenin aklına gelmemiş. Şimdi işyerlerinde 30, 40, 50 yaşlarında insanlara iş güvenliği diyoruz. Adam ‘ekmek parası’ diyor, ‘yevmiye’ diyor, ‘akşam eve ekmek götürmem lazım’ diyor. Bugün işyerindeki ders- ten daha önemli dertleri var. Ders mi dert mi?
Okul çağındaki öğrencinin tek işi okumak. Hepimiz trafik- teki en önemli kurallardan biri olan karşıdan karşıya geçer- ken önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakmak gerek- tiğini daha birinci sınıfta öğrenmedik mi? Müfredata bilinçli olarak yerleştirilen bu tür bilgiler hayat boyu unutulmaz. En azından farkındalık unutulmaz. Eğer televizyon, radyo, bilgi- sayar, mobil telefon, internet gibi tonla silahı olan bir toplum iş güvenliği bilincini çocuk yaşta kazandırma becerisinden yoksunsa, neyin eğitimini vermeye çalışıyoruz insanımıza acaba?
Bu kargaşada uğursuz 2014 yılının bitmesi bir şeyi değiş- tirmeyecektir. 2015 veya 2016 da bu yıldan farklı olmayacak- tır. İş Sağlığı ve Güvenliği bilincini oluşturmak adına temel görev eğitim sistemine düşüyor. İSG eğitimi, temel eğitimde köklü ve kalıcı bir yer bulmalı. Orta öğretim ve yüksek öğre- nimde de bunun üzerine gerekli bilgiler eklenmeli.
İSG alanında hizmet veren profesyonelleri de zamanında yetiştiremedik. Onların da okullarını açmadık. İş işten geç- tikten sonra 220 saatlik eğitimlerle belgelendirip sahaya sürmek zorunda kaldık. Bir anda kapkaç bir sektör haline getirdik. Yeterince eğitemediklerimizi sadece belge vermek uğruna ayakları titreyerek sahaya sürdük. Belgelerinin ba- şındaki harfler para ediyor diye hızlandırılmış sistemle sınıf- landırdık. Yüksek lisansın da değerini düşürdük. Altı ayda bin kişiye yüksek lisans yaptırabilen üniversitelerimiz varmış, bunu öğrendik. Sırf belgesinin sınıfını yükseltmek için in- sanlara haksız umutlar verdik. Zamanında eğitseydik bunlar olur muydu? Tren kaçmasın diye vagona binen çok oldu ama sahaya çıkınca sudan çıkmış balığa dönen on binlerce çaresiz yetiştirdik.
Eğitim bir sistem işidir. Uzun yıllar öncesinden planlanma- sı gereken milli bir politikadır. Her gelen politikacının kafası- na göre değiştiremeyeceği bir politikadır. Ülkemizde eğitim sistemi birkaç yılda bir sil baştan yenilenirken belki bir dö- nem de iş güvenliği konusunu akılda kalıcı ve farkındalık ya- ratacak bir yerlere yerleştiririz. Eğitim konusu çözülmedikçe cezalarla, tüm sorumluluğu işverene ve İş Güvenliği Uzma- nı’na vermekle, sanal bir şekilde profesyonellerinin sayısını yükseltmekle iş güvenliği sorununu çözemeyiz. Çözmek is- termiş gibi yaparız ama çözemeyiz. Olan da 100 yıllık hatala- rımızı canıyla ödeyen işçilerimize ve ailelerine olur.
48-49