Page 27 - MAKSİMUM BİZ | İLKBAHAR 2011
P. 27
dar uzanan kültürlerin eserlerinin sergilendi¤ini ö¤re- niyorum.
Artuklara ait keramekler, damgalar, silindirler, mü- hürler, sikkeler, gözyafl› flifleleri, tak›lar ve gümüfl iflle- mecili¤i örnekleri gözüme ilifliyor. Bölgenin tarihini dü- flündü¤ümüzde müze olarak sergilenecek daha pek çok k›ymetli eserin olaca¤›n› düflünüyorum. Buna ra¤- men, tarihi yap›n›n da özellikle görülmeye de¤er oldu- ¤unu söylemeliyim.
Yine sokaklarday›z. K›sa bir çay molas› veriyorum. Mezo- potamya ovas›na karfl› çay›m› yudumlad›ktan sonra sat›- c›lar›n k›yafetleri, rengârenk baharatlar›, kuruyemifl ve sepetlerde satt›klar› peynirleriyle, çeflit çeflit badem fle- kerlerini tadarak Mardin çarfl›s›nda dolafl›yorum.
Yavafl yavafl akflam oluyor. Yemek için bu kez rotam›, Tüfekçio¤lu ailesi için 1888’de infla edilen Cercis Murat Kona¤›’na çeviriyorum. Günümüzde Mardin’in meflhur
ce Süryanilerin merkezi Suriye’ye kayd›. Ancak, bunla- ra ra¤men dünyan›n de¤iflik yerlerinden Süryaniler ha- la manast›r›m›z› ziyaret ediyor.” Biz manast›rdaki gezi- mizi tamamlamak üzereyken bir di¤er bölümde ayin bafll›yor. Sessizce yeni rotam›za do¤ru yöneliyoruz.
Akkoyunlular’›n miras› Kazimiye Medresesi
Bir sonraki dura¤›m Kazimiye Medresesi oluyor. Med- resenin hemen önünde yafllar› 5 ile 15 aras›nda de¤iflen kalabal›k bir çocuk grubu karfl›l›yor bizleri. Kimi sar›- fl›n, kimi esmer ama tümü de yan›k tenli gözleriyle gö- zünüze de¤il yüre¤inize do¤ru bakan bu çocuklar›n oyun için burada bulunmad›klar›n› tabure ve tahtalarla oluflturduklar› masalarda sergiledikleri “minik el yap›- m›” tak›lardan anl›yoruz.
Medreseye giriyoruz rehberim Ali’nin anlat›m› eflli¤in- de; “Akkoyunlu Hükümdar› Cihangiro¤lu Kas›m Padi- flah Mardin’e atand›¤› zaman 1469’dan günümüze ka- dar mükemmel yap›s›yla ayakta durabilen bu medrese- yi yapt›rd›.”
Ali’yi dinlerken, gözlerimi medresenin duvarlar›ndan d›flar›ya bakan yüksek pencerelerine çevirdim. Mezo- potamya yine ayaklar›m›n alt›nda duruyordu. T›pk› Dey- rulzafaran’da oldu¤u gibi. Tüm inançlara ve kültürlere kucak açan Mezopotamya...
Medreseden sonra güzergâh›m› geriye, yine Mardin so- kaklar›na çeviriyorum. fiehir merkezinde bulunan, üç katl› ihtiflaml› görünümü ve mimari yap›s›yla insan› bü- yüleyen Mardin Müzesi’ne u¤ruyoruz.
Eski patrikhane binas›n›n restore edilmesiyle oluflturu- lan müzede, milattan önce 4000 y›l›ndan günümüze ka-
lokantas› olan Cercis Murat Kona¤›’nda yemekleri Mar- dinli kad›nlar haz›rl›yor. Yerel tadlardan oluflan birbirin- den lezzetli yemeklerle hepimizi büyülüyor.
Yemek ve sohbete mola vererek, gecenin ›fl›¤›nda Me- zopotamya’y› görmek üzere kona¤›n teras›na ç›k›yo- rum. Gün ›fl›¤›nda uçsuz bucaks›z görünen topraklar›n, gecenin karanl›¤›nda “engin bir denize” dönüfltü¤ünü fark ediyorum. Gündüz göremedi¤im yerleflkelerin ›fl›k- lar› geceleri denizde demirlemifl gemiler gibi ›fl›ld›yor adeta. Etkilenmemek mümkün de¤il... fiaflk›nl›k ve hayranl›kla izliyorum...
Gönül “Dara” düflmedikçe...
“Göz görmek isterse görülecek yer bitmez, gönül git- mek isterse gidilecek yol bitmez” diyerek, ertesi gün yolumuzu, Mardin’e 30-40 kilometre uzakl›ktaki Da- ra’ya çeviriyorum.
25