Page 51 - MAKSİMUM BİZ | BAHAR 2009
P. 51

ruz. Peki mutluluk dedi¤imiz; elle tutulmaz, gözle gö- rülmez, kulakla iflitilmez, alsan al›nmaz satsan sat›l- maz ‘fley’ nedir? Çok k›saca flöyle tan›mlayal›m: insa- n›n yaflam›n bütün alengirli inifl ç›k›fllar› karfl›s›nda ta- k›nabildi¤i o mütebessim tav›rlar›n toplam›d›r! Evet yaflam›n bütün iniflleri ç›k›fllar› karfl›s›nda...
Gün gelir baflar›, para, kariyer, övgü, madalya s›raya girer; gün gelir kaybetmek, çökmek, iflas et- mek, bir kar›nca ›s›r›¤›, küçük bir çivinin ac›s› da¤ olur dikilir karfl›m›za. Mutlu olmak ise ne iyi günlerde, ne kötü günlerde ne de bunlar›n aras›ndaki zaman dili- mindedir. Mutluluk bütün bunlar›n ta kendisinde, ne- fes kadar yak›n›m›zda, düflüncelerimiz kadar içimizde, söylenmemifl cümlelerimiz gibi bizlerin bihaber oldu- ¤u yerdedir. Sakl›d›r. Elle tutamaz, gözle göremeyiz dedim ya hani, evet tutamay›z göremeyiz. Sakl›d›r. An- cak, hissederiz.
Bugünlerde bunun k›ymet-i harbiyesi karfl›s›n- da, ulu bir ç›nar›n önündeymiflim gibi sayg› ve flaflk›n- l›kla duruyorum. Hayat›n bitmez tükenmez sürprizleri- nin fark›nda olmak, nereden bakarsan›z bak›n, içimde tuhaf hislerin peyda olmas›na yol aç›yor.
Konuyu ‘beyaz’dan aç›p da bu kadar üstü kapal› ‘flaflk›nl›k’ nidalar› s›ralamam neden? Beyaz ne kadar flaflk›nsa bugün dünyadaki ahvale ve ya¤m›yorsa ‘kar’, beyazlatamam endiflesiyle; iflte ben de o kadar ayn›y›m ‘beyaz’la! O yüzden tekrar tekrar mutluluk tan›mlar› yap›yorum. Ad› konmam›fl, hiçbir rüzgâr yememifl, hiç- bir ya¤murda ›slanmam›fl, belki de do¤mam›fl tan›mlar icad ediyorum. Ad›n› ben koyuyorum ve büyütüyorum. Belki bir gün bir kimlik kazan›rlar diye. Mutlulu¤un hü- viyeti olurlar diye.
Geçenlerde evimin yak›nlar›nda bir bahçenin ya- n›ndan geçerken, s›ra s›ra a¤açlar›n keskin bir rüzgâr- la sonuçsuz bir mücadele içinde oldu¤unu gördüm. Gri
bulutlar gökyüzünü beyazl›¤›ndan alm›fl, cadde bom- bofl, çivi çivi ya¤mur damlalar› saçlar›m› ›slatmakta ve –tam da bu anda- bir yaprak dal›ndan kopmamak için ç›rp›nmaktayd›. Koptu kopacak. Düfltü düflecek. Sav- rulmak ve a¤ac›ndan uzaklarda bir yerlere sürgün ol- mak üzere... Ama direniyordu. Durdu¤u yerde onu tu- tansa, anlafl›lmaz bir inatç›l›kt› san›r›m. ‹zledim ve sonra yürümeye devam ettim. Bir fliir k›m›ldand› o an zihnimde “ey yaprak dur düflme diren dal›nda, bile- mezsin ki bitersin, düfltü¤ün anda”.
Gün gibi ayan ve beyan ki, karanl›k günlerdeyiz. Kar da ya¤m›yor zaten. Mutlu olmak ise bir emir ade- ta. Hani ‘hastal›kta ve sa¤l›kta’ gibi. Mutlu olmak yolun bafl›, mutluluk için mutlu olmak, ya da en az›ndan öyle hissetmek kâfi.
Peki ya mücadele? Günler kararmaya döndü- ¤ünde ve ahvalimiz periflan iken, mücadeleyi nereye koyal›m? Hani o yaprak! Dal›ndan savrulmamak için ç›rp›n›fl›! Mutlu olmak için mücadele! Düflmemek için en olmad›k anda, mücadele... Tutunmak hayata ve mutlu olmak. Dal›nda kalmak! Beyazlara bürünmek. Mutlulu¤un rengi olmak! ‹flte bu yüzden, Ey yaprak dur diren dal›nda!..
YUSUF GÜRER
Oto Hasar Müdürlü¤ü
Gün gibi ayan oldu içime, encam› fenad›r gidiflat›n!
  49
   






















































































   49   50   51   52   53