Page 15 - Sancaklar
P. 15
Sancaklar - Konya Müzelerindeki Sancakların Replikaları
dile getirmiş; Yunus Emre ise insan ve insanlık sevgisiyle adeta Ortaçağ karanlığındaki Avrupa’ya
“medeniyet dersleri” vermiştir.
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra İtalyanlar, Antalya ve çevresinden başka Konya’yı da
işgal ettiler. Ekonomik çıkar sağlamak isteyen ve sömürge olarak kullanmak amacında olan İtalyan
askerleriyle silahlı mücadele yapılmamıştır. Akşehir’e kadar gelerek devriye görevi üstlenen İtalyan
askerleri, Konya kent merkezinde kayda değer bir faaliyette bulunmamışlardır. Batı Cephesi’nde
Yunanlılara karşı İnönü Savaşlarını kazandığımız günlerde İtilaf Devletleriyle anlaşmazlığa düşen
İtalya, işgalden vazgeçerek 12 Mart 1920’de Türkiye’den ayrılmaya başlamıştır. 20 Mart 1920’de Konya,
işgalden tamamen kurtulmuştur.
BÖLÜM 2
2.1 Sancak
Bir milletin kendi geçmişine, dinine, örfüne, duygu, düşüncelerine, temsil ettikleri inanışına
âdetlerine göre belirlediği şekil ve işaretleri olan ve çeşitli renklerle bezeli, kenarları saçaklı bayrağa
sancak denir. Sancağın sözcük anlamı bu şekilde tasvir edilir. Genellikle askeri birlikleri temsil etmesi
için kullanılan sancaklar, belirli ölçülerde ve ipek kumaşlardan yapılır. Türk milleti için bayrak ne ise
sancak da odur. Savaşlarda Türk milletinin onurunu temsil eder, düşmana kaptırmamak için kanlar
dökülür, canlar verilirdi. O kadar değerliydi ki, ordunun her bir bölümünü temsil eden sancak, o
bölüğün son askeri ölene kadar teslim edilmez inancı vardır. Sancak kimselere verilmez, teslim
edilmezdi. Şanlı tarihimiz boyunca, Türklere ait olan tek bir sancak düşmanın eline geçmiştir o da
Çanakkale Savaşı’nda olmuştur ama sancağı taşıyan 57. piyade alayında bir tek canlı asker kalmadığı
ve hepsi de şehit düştüğü içindir. Temsil ettiği sadece asker bölüğü değil, bütün Türk milletinin ve o
askerlerin namusu ve şerefidir sancak. Türklerin varlık gösterdiği günden tutun da İslam’ı kabul ettiği
ve yedi cihana nam saldığı günlere kadar rengi ne olursa olsun ifade ettiği anlam hep aynıdır. Sancak
o askerlerin güçlü varlığının işareti ve korumakla mükellef oldukları namus ve şerefleridir.
İslamiyet’i kabul etmeden önceki Türk devletlerinin sancak kullanmaya başlama tarihleri kesin
olarak bilinmemekle birlikte, “Tuğ” adı verilen bayrak ya da sancak kullandıkları bazı tarihi belgelerde
yer almaktadır. Tuğların rengi genellikle: siyah, kırmızı, mavi, yeşil ve sarı gibi renklerden oluşurdu. Bu
renkteki bayrakları sırıkların ucuna takarak savaşa giderlerdi. Türklerin İslamiyeti kabul etmesinden
sonra sancağa verilen önem ve itimadın değişmediği, aynı anlamlarla kullanıldığı görülmektedir,
ancak üzerinde barındırdığı renkler ve işaretler İslami motiflere ve İslam’da kutsal sayılan renklere göre
değişiklik göstermeye başlamıştır. Kurulan büyük Türk İslam devletleri arasında yer alan Gazneliler,
Selçuklular ve Anadolu Selçuklular İslamiyet rengi olan yeşil, İslamiyet’e ve Türklere kutsal gelen hilal
şekli bayrak ve sancaklarında çoğunlukla kullanmışlardır.
Osmanlı Devleti'ne gelince, bayrak ve sancak padişahlara verilirdi çünkü padişahlar bütün ülkeyi ve
orada yaşayan halkı temsil eden en yetkili kişilerdi. Bu sancakları ve bayrakları, Emir-i Âlem denilen
paşanın emri altındaki askerleri, mehter takımı ve bölüğü taşırdı. Osmanlıda sancak kavramı o kadar
güçlüydü ki her askeri ocağın, her birliğin ve her taburun kendini ifade eden ve kendilerine ait olan bir
sancağı mevcuttu. Bu sancaklar özellikle kırmızı ve yeşil renklerden oluşurdu. Yavuz Sultan Selim’in
Mısır’ı fethederek aldığı halifelikten sonra hiflafete sahip olduğunu göstermek ve simgelemek için
yeşil renkli sancak kullanılmaya başlandı. Osmanlı devleti askerleri birliklerinde sancak kullandığı
gibi, donanmalarında da sancak çok önemliydi. Kendi içindeki bölümlerinde kendine göre çeşitli renk
15