Page 55 - tavir_169_2019aralik-b
P. 55
sonra eve geldik, çay koyduk, içtik, uyuduk, uyandık. kendi f ti- “beni de yaz müdürüm”
pimize bu sefer daha fazla gerçekle yüzleşerek geri döndük. * 3 kişilik koğuştaki direniş içimizi açtı: el yapımı boyalarla
insanın içine oturan film. tavan dahil her yere bıraktığınız ayak izleri muhteşemdi. sizinle
*** birlikte yürüdük o tavanda.
bütçesinin fazla olduğunu hiç zannetmiyorum. bu filmi gö- * sırma ne hoş kadındın sen öyle. insana dair en ufak bir şeye
türen, emek, inanç ve yaratıcılıktan ibaret olmalı. bu yüzden hiç- tahammül gösterilmediğini sırma'nın tamamen eldeki malzeme
bir şey beklemeden gittim ve film bittiğinde mıhlanıp kaldım (tabak, karton, süpürge teli vs.) ile geceler boyu uğraşarak yaptığı
koltuğa içimden taşan takdir duygusuyla... baştan söylemek sazını kırmaları gayet net anlatıyor. eliniz kırılsın. “yepyeni bir
gerek film “cephe propogandası” yapmak amacında değil, izle- hayat gelir, bizde ve her yerde”.
yenlerle paylaşmak istediği bir derdi var, basit bir gerçek söyle- * deterjan orhan, bir böcekle arkadaşlığına bile izin verilmedi
mek istediği. politik görüşünüz ne olursa olsun (ben de ya...
cephe'yle oldukça farklı görüşler taşıyorum isteyen entrylerime * fırat tanış ne güzel muharrem karademir oldun sen öyle.
kısaca göz gezdirebilir) görmemeniz imkansız: insanın, inandığı tarif edilemez o yaşattığın. ve insan hakları komisyonu, siz de
değerler uğruna kendini ifade etmek hakkından soyutlanması in- müthiştiniz. “ne için ölünür?”e verdiğiniz komik cevaplar, “onur
sanlığın neresinde? bu hakkı kim hangi hakla insanın elinden ala- ve adalet!” ve tabi ki “lütfen muharrem, lütfen! canına kıyma.”
bilir? ve muharrem'in artık onu rahatsız edemeyin diye kendini ateşe
*** bırakması...
belirtmek isterim ki filmin sonuna doğru biraz olsun ümit * tabut, gerçekten övüldüğü kadar güzel bir bölümdü. keşke
veren bir sahneyle bitse keşke diye kendi kendimi yedim ve marangozun çırağı kadar olabilsek. “bu sefer de bizden olsun”
öyle güzel bir şeyle karşılaştım ki, ne bir slogan ne bir klişe... in- * arama kabini, belki de daha kolay empati yapabileceğimiz
sanca sadece insanca bir söz: seni seviyoruz... bir bölümdü. o anne her “çıkar” emriyle sanki bir kat derisini çı-
*** kardı. öyle acı çekti, çektik. o otobüste dönüş yolculuğundayken
birkaç gün önce izledim ve cidden ne kadar okusam da as- bir görüş kabininde eşliğinde o ağladı, biz ağladık.
lında hiçbir fikrimin olmadığını farkettim. tecriti iliklerinize kadar * ve o kesik işaret parmağı, sessiz çığlık deyiminin vücuda
hissediyorsunuz izlerken. her hikaye, her hücre ayrı ayrı çok gelmiş hali. limon içi mesajlar, karşılıksız çağrılar. derken, belki
sarsıcı. de tam vazgeçmek üzereyken insanın içini taşıran, umudu tekrar
*** canlandıran o müthiş mektup: “seni seviyoruz, yoldaşların”.
* çiğdem'le başladı maceramız. 19 aralık vahşeti sonrası ha- ***
fızasından son dört yılı silinmiş. her sabah aynı yabancılığa, aynı gidin izleyin, izletin.
boşluğa uyanıyor. ***
* gardiyan ramazan, harikaydın. dışarıdaki f tipi yaşantıyı öyle çiçek sevenler, hayvan severler, sanatseverler, yazılsa hayat-
güzel gösterdin ki. ları roman olacaklar, sinefiller, gezginler, gurmeler, insan sarraf-
aralık 2019 TAVIR 55