Page 13 - PUSAT SAYI 02
P. 13
PUSAT SAYFA 13
1923-1929 yani 'Yeniden İnşa' dönemine gelindiğinde, bu dönemin tarımla ilgili belki de en önemli olayı
olan 1925 Aşar Vergisinin kaldırılması olmuştur. Aşar bir diğer adıyla Öşür vergisi üretilen tarım
ürününden %10 oranında alınan vergidir. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlarla çelişen Aşar
Vergisi'nin kaldırılması zorunlu hale gelmiştir.
1923-1929 yılları tarımsal üretimin hızla arttığı bir dönemdir. Devletin uyguladığı çiftçiyi destekleyen
politikalar ve ağır vergilerin kaldırılması bu konuda önemli bir rol oynamıştır. Çiftçinin eline geçen göreli
fiyatlarda gözlenen düzelmelerin, kısmen, aşarın kaldırılmasıyla doğrudan ilişkili olduğu söylenmelidir
Her şeye rağmen bu dönem geniş köylü kitleleri için, hem üretim artışlarından hem de göreli fiyat
ilerlemelerinden kaynaklanan bir 'altın çağ' olarak nitelendirilebilir. Âşarın kaldırılması olayı, hiçbir
geçerli ekonomik gerekçeye dayanmayan, bazı sosyal grupların (burada özellikle toprak ağaları olmak
üzere, çiftçi grubunun) kısa dönemli menfaati doğrultusunda, siyasi bağlamda ve zorunluluk altında
alınmış bir karar olarak görülmelidir. Hiç kuşkusuz, âşar vergisi gerek sistemi, gerek uygulama biçimi ile
eski ve modası çoktan geçmiş bir vergi idi. Yeni Cumhuriyet idaresinin böyle bir vergiyi uygulamada
tutması zaten beklenemezdi. Türkiye ekonomisinin 1920’lerdeki siyasal özellikleri ve kurucu kadronun
ekonomik kalkınma çabaları göz önüne alındığında âşar vergisinin kaldırılması çelişkili durumu karşımıza
koyar. Zira bir yandan siyasal olarak iç huzurun sağlanması, diğer yandan da ekonomik ilkeler ışığı
altında iç tasarrufların arttırılması meseleleri, âşar vergisi odağında çelişik hedefleri karşı karşıya getirir.
Ancak, ekonomik açıdan temel ve tek üretim sektörü olan tarımda üretimi arttırmanın kaçınılmaz bir
zorunluluk olduğu da, verginin kaldırılması ile ilgili kararın alınması ve uygulanması arasında geçen iki yıl
ve oluşan olaylarla da açıkça görülür. Ancak , o dönem vergi gelirlerinin ihmal edilemeyecek kadar büyük
bir bölümünü oluşturan âşarın ıslah edilmek yerine kaldırılması ve yerine bir potansiyel verim vergisi
getirilmemesi ülke içi tasarruf potansiyelini büyük çapta azaltmış oluyordu. Böyle bir karar, hiç kuşkusuz,
çiftçi grubunun o andaki çıkarları ile uyumludur. Çünkü âşarın kaldırılması sonucunda sektör ciddi bir
vergi yükünden kurtulmuş oluyordu.
İddia edildiği üzere, savaştan yeni çıkmış ve harap bir ülkenin tarım kesimi üzerindeki verginin
kaldırılmasının belirli bir rahatlık sağlayacağı aşikârdır. Ancak, dönemin lideri Atatürk’ün de belirttiği
(İnan, 1989: 57)
üzere, “Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle alâkadar olan, o milletin iktisadiyatıdır.” .