Page 6 - Puşideler
P. 6

Konya Olgunlasma Enstitüsü












                       PÛŞİDE (SANDÛKA)  GELENEĞİ:

                       Farsça “örtü” anlamına gelen Pûşîde, sandukaları  örtmek için kullanılan örtülere verilen                             değeri  olduğunu  görmekteyiz.  Sanduka  (Pûşide  )üzerinde  sembolik  anlamlı    motif  ve  yazı
                      isimdir.  Arapçada  “kutu,  sandık”  anlamındaki  sunduk  kelimesinden  gelen  sanduka  ise                            bezemeli kumaşlar, Mekke ve Medine’den gelen manevi değeri  olduğu düşünülen dokuma
                      tabut  şeklindeki  mezar  üstlerini  ifade  eder.  Sanduka  kelimesi  Türkçe’de  “Mezarın  üzerine                     örtülerin  ikinci  kez  türbeler  üzerinde  kullanılması,  saray  kumaşları,  kaftanlar,  dival  işlemeli
                      yerleştirilmiş,  tabut  büyüklüğünde  tahta  veya  mermer  sandık.”  anlamına  gelir.  Sanduka                         örtüler, tılsımlı gömlekler, şallar, yemeniler, halı seccadeler ile düz renkli kumaşlar  kullanıldığı
                      örtüleri(Pûşide), türbe içindeki mezarlar üzerine bazen de zir-i zemin’deki-1 gerçek mezarın                           bilinmektedir. Osmanlı döneminde uygulanan sanduka örtüsü geleneğinin bir uzantısı olarak,
                      hizasına gelecek şekilde türbe içine konulan ahşap, çini, mermer, taş gibi farklı malzemelerden                        Mevlâna Hazretlerine duyulan sevgi ve saygının göstergesi ile sanduka üzerine serilmek üzere
                      yapılan sandukalar üzerinde kullanılan örtülerdir. Üzeri tekstillerle örtülü sandukalar genellikle                     saraydan kumaşlar gönderilmiştir. Osmanlı döneminde Mevlana’ya olan sevgi ve hürmetten
                      hükümdarlar,  devlet  yöneticileri  ile  dini  liderler  ve  halkın  gönlünde  yer  edinmiş,  ermiş                    dolayı  Mevlâna  Müzesi  koleksiyonunda  bulunan  saray  kumaşlarının  büyük  bir  çoğunluğu
                      kişilerinolduğuna  inanılan  kişiler  için  yapılan  türbelerde  bulunmaktadır.  Osmanlı  hanedan                      bu şekilde oluşmuştur. Sadrazam Lala Mustafa Paşa’nın 1578 tarihinde Mevlâna Hazretlerini
                      türbelerinde genellikle dikdörtgen gövdeli üçgen çatılı prizma sandığın kenar ölçülerine göre                          ziyaretini  tasvir  ettiği  minyatürde  sanduka  üzerinde  saray  kumaşlarının  serili  olduğu
                      hazırlanarak kılıf şeklinde giydirildiği veya doğrudan sanduka üzerine yekpare serilen örtüler                         görülmektedir. Sultan II.Beyazıd ile oğlu Yavuz Sultan Selim’in pûşidelerinden sonra Kanuni
                      görülmektedir.  Arkeolojik  kazılarda  Orta  Asya  kurganlarında  tabut  üzerinde  ve  çevresinde                      Sultan Süleyman’ın yaptırdığı pûşide de tahrip olunca Sultan III.Selim Han’ın 1790 senesinde
                      tekstil kalıntıları bulunduğu bilinmektedir. Sanduka örtüsü geleneğinin Osmanlı Devleti’nde                            yaptırıp dergaha hediye ettiği ve 105 yıl müddetle sandukanın üzerinde örtülü bulunan pûşidenin
                      Klasik Dönemden itibaren kesintisiz kullanılmaya başlandığı ve türbelerde sanduka üzerindeki                           yıpranması üzerine, Sultan II.Abdülhamid Han’ın, babası Sultan Abdülmecid’in yeni bir pûşide
                      örtülerin  vazgeçilmez  bir  unsuru  olduğu  düşünülmektedir.  Topkapı  Sarayı  koleksiyonu,                           yaptırmıştır.  Ulu  Hakan  Abdülhamid  Han’ın  yaptırdığı,  1895  senesinden  beri,  ziyaretçilerin
                      envanter  kayıtları,  yazma  eser  minyatürlerindeki  sanduka  ve  tabut  tasvirleri  bize  bilgi                      büyük  hayranlık  duydukları  pûşidenin,üzerinde  örtülü  bulunduğu  sandukanın  ayak  ucuna
                      vermektedir.  Selçuklu  türbeleri  ve  Anadolu  Selçuklu  türbelerindeki  sandukalar  çoğunlukla                       gelen yerine, büyük tevazu göstererek, kendisinin değil, bir önceki örtünün sahibi Sultan III.
                      mermerden, çini mozaik ve ahşap işçilikli olup bunların çoğunlukla örtüsüz oldukları tespit                            Selim Han’ın tuğrasını işlettiğini, altına da kendi ketebe kaydını koydurduğunu görülmektedir.
                      edilmiştir. Tarihin her aşamasında dokumalar  statü göstergesi niteliğinde olmuştur. Osmanlı                           Sultan Gazi II.Abdülhamid Han’ın bizzat hazırlattığı pûşidede, Sultan III.Selim Han’ın pûşidesine
                      hanedanları dokumaların değerini bir kez daha sanduka üzerinde göstererek mevcut örnekler                              nispetle bazı ilaveler ve değişiklikler yaptırdığını; bunlardan ilkinin, orta alanda Efendimizin
                      ve belgeler ile doğumdan mezara kadar olan süreçte dokumanın insanoğlu için vazgeçilmez                                ism-i  şeriflerinin  bulunması  ve  kendisine  duyduğu  derin  hürmet  ve  muhabbet  sebebiyle
















                                                                                                                                                                                                       Turk Ignesinin Mucizesi Pusideler  7
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11