Page 7 - Puşideler
P. 7
Konya Olgunlasma Enstitüsü
PÛŞİDE (SANDÛKA) GELENEĞİ:
Farsça “örtü” anlamına gelen Pûşîde, sandukaları örtmek için kullanılan örtülere verilen değeri olduğunu görmekteyiz. Sanduka (Pûşide )üzerinde sembolik anlamlı motif ve yazı
isimdir. Arapçada “kutu, sandık” anlamındaki sunduk kelimesinden gelen sanduka ise bezemeli kumaşlar, Mekke ve Medine’den gelen manevi değeri olduğu düşünülen dokuma
tabut şeklindeki mezar üstlerini ifade eder. Sanduka kelimesi Türkçe’de “Mezarın üzerine örtülerin ikinci kez türbeler üzerinde kullanılması, saray kumaşları, kaftanlar, dival işlemeli
yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta veya mermer sandık.” anlamına gelir. Sanduka örtüler, tılsımlı gömlekler, şallar, yemeniler, halı seccadeler ile düz renkli kumaşlar kullanıldığı
örtüleri(Pûşide), türbe içindeki mezarlar üzerine bazen de zir-i zemin’deki-1 gerçek mezarın bilinmektedir. Osmanlı döneminde uygulanan sanduka örtüsü geleneğinin bir uzantısı olarak,
hizasına gelecek şekilde türbe içine konulan ahşap, çini, mermer, taş gibi farklı malzemelerden Mevlâna Hazretlerine duyulan sevgi ve saygının göstergesi ile sanduka üzerine serilmek üzere
yapılan sandukalar üzerinde kullanılan örtülerdir. Üzeri tekstillerle örtülü sandukalar genellikle saraydan kumaşlar gönderilmiştir. Osmanlı döneminde Mevlana’ya olan sevgi ve hürmetten
hükümdarlar, devlet yöneticileri ile dini liderler ve halkın gönlünde yer edinmiş, ermiş dolayı Mevlâna Müzesi koleksiyonunda bulunan saray kumaşlarının büyük bir çoğunluğu
kişilerinolduğuna inanılan kişiler için yapılan türbelerde bulunmaktadır. Osmanlı hanedan bu şekilde oluşmuştur. Sadrazam Lala Mustafa Paşa’nın 1578 tarihinde Mevlâna Hazretlerini
türbelerinde genellikle dikdörtgen gövdeli üçgen çatılı prizma sandığın kenar ölçülerine göre ziyaretini tasvir ettiği minyatürde sanduka üzerinde saray kumaşlarının serili olduğu
hazırlanarak kılıf şeklinde giydirildiği veya doğrudan sanduka üzerine yekpare serilen örtüler görülmektedir. Sultan II.Beyazıd ile oğlu Yavuz Sultan Selim’in pûşidelerinden sonra Kanuni
görülmektedir. Arkeolojik kazılarda Orta Asya kurganlarında tabut üzerinde ve çevresinde Sultan Süleyman’ın yaptırdığı pûşide de tahrip olunca Sultan III.Selim Han’ın 1790 senesinde
tekstil kalıntıları bulunduğu bilinmektedir. Sanduka örtüsü geleneğinin Osmanlı Devleti’nde yaptırıp dergaha hediye ettiği ve 105 yıl müddetle sandukanın üzerinde örtülü bulunan pûşidenin
Klasik Dönemden itibaren kesintisiz kullanılmaya başlandığı ve türbelerde sanduka üzerindeki yıpranması üzerine, Sultan II.Abdülhamid Han’ın, babası Sultan Abdülmecid’in yeni bir pûşide
örtülerin vazgeçilmez bir unsuru olduğu düşünülmektedir. Topkapı Sarayı koleksiyonu, yaptırmıştır. Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın yaptırdığı, 1895 senesinden beri, ziyaretçilerin
envanter kayıtları, yazma eser minyatürlerindeki sanduka ve tabut tasvirleri bize bilgi büyük hayranlık duydukları pûşidenin,üzerinde örtülü bulunduğu sandukanın ayak ucuna
vermektedir. Selçuklu türbeleri ve Anadolu Selçuklu türbelerindeki sandukalar çoğunlukla gelen yerine, büyük tevazu göstererek, kendisinin değil, bir önceki örtünün sahibi Sultan III.
mermerden, çini mozaik ve ahşap işçilikli olup bunların çoğunlukla örtüsüz oldukları tespit Selim Han’ın tuğrasını işlettiğini, altına da kendi ketebe kaydını koydurduğunu görülmektedir.
edilmiştir. Tarihin her aşamasında dokumalar statü göstergesi niteliğinde olmuştur. Osmanlı Sultan Gazi II.Abdülhamid Han’ın bizzat hazırlattığı pûşidede, Sultan III.Selim Han’ın pûşidesine
hanedanları dokumaların değerini bir kez daha sanduka üzerinde göstererek mevcut örnekler nispetle bazı ilaveler ve değişiklikler yaptırdığını; bunlardan ilkinin, orta alanda Efendimizin
ve belgeler ile doğumdan mezara kadar olan süreçte dokumanın insanoğlu için vazgeçilmez ism-i şeriflerinin bulunması ve kendisine duyduğu derin hürmet ve muhabbet sebebiyle
Turk Ignesinin Mucizesi Pusideler 7