Page 9 - Münip E-Book
P. 9
ÖYKÜ
İstiklal
Caddesi
KAAN MURAT YANIK *
era’da mavi duvarların çevirdiği küçük kafede Bu şehri aydınlatan şey neydi peki ?
Psaatlerce oturur, kafenin camlarından işgal altın-
daki bir ülkenin insanlarının gözlerine sızan esaretin Pek garip bir diyardı burası, İsa’dan evvel kurulan şehir,
hallerini didiklerdi çoğu zaman. İzlediği her insanın Kalkedonyalıların, Romalıların ve bir çok imparatorlu-
her eylemini kuyumcu titizliğiyle inceler, kaygılı so- ğun eline geçmiş, en son Fatih’in ve dahi Osmanlıların
luk gözlerde yazıya dönüştürmek üzere bir fevkalade- olmuştu. Türkler’in bir atasözü vardı; “Bir güzeli bin kişi
lik arardı. Hindistan’da kaldığı vakitlerde de insanları ister bir kişi alır.” diye, bu söz İstanbul’un durumunu an-
çok gözlemlemişti. Türkler de Hintlilere benziyorlardı latmak için pek münasipti.
-sömürülmeyi kabul etmiş, bilgisiz, üretmeyen klasik
doğu insanı- onları farklılaştıran şeyler yalnızca yaşam Fatih, fetihe kadar meşhur Kostantinopolis olan bu şeh-
tarzları, kültürleriydi ona göre. rin adını Türkçeleştirmemiş, aksine Kostantiniyye yani
Kostantin’in şehri olarak kalmasını istemişti. Bu sahip-
Oysa o, hep ilgi duyduğu Osmanlı toplumunun psiko- lenme Kostantin’in şehri benimdir demekti belki de.
lojisini anlamak istiyordu ama Batı’nın karşısında dik
durmayan daha doğrusu duramayan Doğu toplumla- Ne olursa olsun Batılılar ezelden beri kendilerinin saydık-
rının ruh halleri neredeyse birbirinin aynıydı. Bunun ları bu şehirden vazgeçmemişler, her zaman zihinlerinde-
örneklerini Orta Doğu’yu gezdiği zaman da görmüştü. ki coğrafyanın başkenti saymışlardı. Ve işte Osmanlı’nın
Ortada bir farkın olmadığına inandığı zamanlarda bir son demlerini yaşamasını fırsat bilip saplantı haline getir-
yazar histerisinin kuşatması altında çırpınır, dimağına dikleri bu nazlı şehre girmişlerdi, işgalci olarak.
düşecek ilham kırıntısının yolunu gözlerdi.
Aklında İstanbul’un evrimi şekillenirken kahve finca-
Mısır’dan yüzlerce sterlin verip aldığı papirüs kâğıtları- nının dibinde kalan telvesine takıldı gözleri, falcılar bu
na kıyamadığı için rastgele bir cümleyle de başlayamaz- kahverengi tortuda geleceğin izlerini ararlardı, o ise geç-
dı romanına. mişin onlarca hatırasını bulmuştu o acı yumuşaklıkta.
Mutlaka ilk satır efsunlu olmalıydı tıpkı bu şehir, bu cad- Yedi yıl evvel saatlerce izlediği bu caddede sevdiği ka-
de ve bu kahve gibi… dınla dolaştıkları günleri hatırlayıp iç çekti. Onu bu
* Yazar
2021/1 7