Page 215 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 215
larıyla polis engelini aşarak Adliye’nin önüne geldi. Sloganla-
rıyla lanetlediler düşmanı.
Tutsak aileleri Ankara’nın, İstanbul’un meydanlarında,
caddelerinde eylemlerini sürdürüyorlardı. Anadolu’nun her
yanı ama az, ama çok, ama kitlesel, ama dar eylemdeydi. Çe-
şitli kitle örgütleri, yaptıkları ama az, ama yetersiz de olsa,
hemen her gün bir açıklamayla, bir başvuruyla, bir gösteriye
katılarak duyarlılıklarını ortaya koyuyorlardı. Ülke çapında
destek açlık grevcilerinin sayısı binlere ulaşmıştı.
İNANMAYANLARIN
İNANÇSIZLIKLARI SARSILIYOR
Ölüm Orucu direnişinin 67. günü… 25 Temmuz… Üç Ölüm
Orucu direnişçisi birden ölümsüzlüğe uğurlandı. Peşpeşe geldi
yarattıkları sarsıntı. Devletin bu duruma karşı duyarsızlığı kar-
şısında halkın hesap soran haykırışları sokağa aktı.
67. gün şehit haberleri Anadolu hapishanelerinden geldi.
Ankara’dan MLKP’li Ölüm Orucu savaşçısı Hüseyin Demirci-
oğlu, Bursa’dan TKP(ML) savaşçısı Ali Ayata ve Aydın’dan
Parti-Cephe savaşçısı Müjdat Yanat ölümü kahramanca göğüs-
lediler.
Ölümler kitleselleştikçe sahiplenme de kitleselleşiyordu.
Ölümler olacağına inanmayanlar artık gerçekle karşı karşıyay-
dılar. Artık tahminlere, yorumlara yer kalmıyor, en inançsızlar,
en duyarsızlar dahi harekete geçmek zorunda kalıyorlardı.
Geç mi kalmışlardı? Ailelerin onlara iki kelimelik bir ce-
vabı vardı; “Geç kaldınız!” Ölümleri engelleyebilirler miydi?
Hayır, bunun için değildi verilen cevap. Onlar insanlıklarını, in-
sanlık onurlarını hatırlamakta geç kalmışlardı. Tutsaklar öle-
ceklerini, ölmeden kazanamayacaklarını bilerek bu yola
girmişlerdi. Ölüm tutsakların zaferi demekti. Ama kıllarını kı-
215