Page 139 - DDY 11. SINIF SORU BANKASI
P. 139
KAVRAM HARİTASI
muşçasına bir bilinç içerisinde yaşayan; farzlara, vaciplere ve nafilelere en ince noktasına kadar dikkat eden salih bir mümine
bağışlanan olağanüstü durum.
Kırat: 1. Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan ölçü birimi. 2. Nitelik, değer, ölçü, seviye.
Lütuf: 1. Bağış, iyilik etme, yardımda bulunma. 2. Kulu, Allah’ın (c.c.) af ve merhametine yaklaştıran, günahlara düşmekten
uzaklaştıran her türlü yardım.
Mabet: İbadet amacıyla yapılmış özel mekân, ibadet edilen yer, ibadethane.
Mağfiret: 1. Örtme, gizleme, bağışlama, af. 2. Allah’ın (c.c.), kendisine içtenlikle tövbe eden ve hatasını kabul edip bir daha
işlememe konusunda söz veren kullarının günahlarını bağışlaması, affetmesi.
Makber: Kabir, mezar, mezarlık.
Matuf: 1. Bir yöne eğilmiş. 2. Yönelmiş. 3. Yönelik.
Men: Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek, yasaklama, engelleme.
Mevta: Ölü, ölmüş kimse.
Misyoner: 1. Bir dini, özellikle Hristiyanlığı yaymakla görevli kimse. 2. Kendini herhangi bir düşünceyi, bir ülküyü yaymaya
adayan kimse.
Musafaha: Birbirinin elini sıkmak, el sıkışmak, tokalaşmak.
Musalla taşı: Cenaze namazı kılınırken cenazenin üzerine konulduğu yüksekçe taş ya da yüksek bir masa.
Mükellef: 1. Sorumluluk veya yükümlülük taşıyan kişi. 2. İslamiyette, dinin emir ve yasaklarından sorumlu olan kişi. 3. Akli
dengesi yerinde, ergenlik çağına ulaşmış, dinin emir ve yasakları karşısında sorumlu bulunan erkek ve kadın.
Müstağni: Zengin, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, hiç kimseden bir menfaat beklemeyen.
Müstehap: Dinin yapılmasını hoş gördüğü, tavsiye ettiği ama yapılmasını zorunlu kılmadığı işler.
Mütevazı: Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız, büyüklük taslamayan.
Müttaki: 1. Allah’ı (c.c.) görüyormuşçasına bir bilinç içerisinde farzları, vacipleri hakkıyla yerine getiren, Allah’ın (c.c.) rızasını
kazanmak amacıyla nafileleri çokça yapan, sünneti hayatında titizlikle uygulayan kişi. 2. Haramları, dinen şüpheli olan du-
rumları ve dinin kötü gördüğü şeyleri terk eden kimse. 3. Tüm tutum ve davranışlarında Allah’a (c.c.) kulluk bilinciyle hareket
ederek Allah’ın (c.c.) himayesine giren, ona duyduğu sevgi ve saygıyı tüm davranışlarına yansıtmaya gayret eden, bu sevgi
ve saygıyı zedelemekten korkan mümin.
Nebevi: Peygamberle ilgili, peygamberlikle ilgili.
Nefis: 1. Kişi, zat, varlığın kendisi. 2. Can. 3. Gönül, iç dünya. 4. Ruh. 5. Arzu, istek, tutku. 6. Kötü huy ve davranışların kay-
nağı.
Nesep: Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, soy, baba soyu.
Nübüvvet: 1. Peygamberlik, nebilik, elçilik, risalet. 2. Allah’ın (c.c.) gönderdiği vahiyleri, emir ve yasakları alıp insanlara dinin
gereklerini duyurma; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklama makamı olan peygamberlik.
Olgu: 1. Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa. 2. Varlığı deneyle kanıtlanmış şey.
Örf: 1. Güzel ve iyi iş, iyilik, ihsan. 2. Aklın ve dinin iyi ve güzel bulduğu, akıl tarafından reddedilmeyen güzel şeyler. 3. Yasa-
larla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu ve toplumda eskiden beri sürdürülen söz ve davranışlar.
Peyda etmek: Var etmek, oluşturmak, ortaya çıkarmak.
Peyderpey: Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş.
Rahîm: “Yaratmış olduğu bütün varlıklara karşılıksız rızık veren, yarattıklarını koruyan, esirgeyen, bağışlayan, merhamet
eden, ahirette ise sadece mümin kullarına şefkat edecek olan” anlamında Allah’ın esmâ-i hüsnâsından biri.
Rahmân: “Dünyada bütün canlılara şefkat gösteren, mümin-kâfir ayrımı yapmaksızın insanlara merhamet eden, her türlü
nimeti sürekli veren, rahmeti sonsuz olan” anlamında Allah’ın esmâ-i hüsnâsından biri.
Rahmet: 1. İncelik, sevgi, şefkat, merhamet. 2. Birinin suçunu bağışlama, affetme. 3. Sevap, lütuf ve ihsan. 4. Bütün varlıkla-
rın iyiliğini arzu edip onlara her türlü yardımda bulunma isteği.
Risalet: Elçilik, peygamberlik.
11. SINIF KONU ANLATIMLI SORU BANKASI 139