Page 91 - Kuran'da Münafık Karakteri
P. 91

Adnan Oktar (Harun Yahya)


             diye korkuyoruz, Allah'a tevekkül edemiyoruz" demezler. Bunun
             yerine bazı akılsız bahaneler öne sürerler. Kuran'da, Peygamberimiz
             (sav) döneminde yaşamış olan münafıkların öne sürdükleri baha-

             nelerin bazıları şöyle haber verilir:
                İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak
                Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) müminleri ayırdetmesi; Müna-

                fıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın
                yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaş-
                mayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, iman-
                dan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla
                söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-
                i İmran Suresi, 166-167)

                Bedevilerden (savaştan) geride bırakılanlar, sana diyecekler ki:
                "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim
                için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle
                söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir
                yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir
                şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır."

                (Fetih Suresi, 11)
                Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Pey-
                gamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi.
                Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
                Görüldüğü gibi, münafıkların öne sürdükleri bahaneler, "savaş-

             mayı bilmiyoruz", "evlerimizi ve ailelerimizi korumak zorundayız"
             gibi son derece geçersiz ve akılsızca gerekçelerdir. Fakat Allah bu
             kimselerin durumlarını "... kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söy-
             lüyorlardı..." (Al-i İmran Suresi, 167) şeklinde haber vermektedir.



                                           89
   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96