Page 588 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 588

Dünya Tarihi de Göreceli Bir Kavramd›r


                       Tüm bu gerçekler toplumsal yaşam ve tarih için de geçerlidir. Toplumların, dolayısıyla dünyanın tari-
                  hini de kendimizin sınırlı olduğu zaman ve mekan kavramları içinde algılayıp değerlendiririz. Bu görece-
                  li algımıza göre, dünya tarihini dönemlere ayırır, inceleriz.

                       Biz 5 duyumuzla hisseder ve yaşarız. Beş duyumuzun izin verdiği şeyleri algılar, bunun dışına hiçbir
                  zaman çıkamayız. İçinde yaşadığımız zamanı ve mekanı da böyle algılarız. Beynimiz 5 duyuyla bir varlı-
                  ğı tespit edemiyorsa, o varlık için "yok oldu" deriz. Buna bağlı olarak hafızamız hangi olayı ya da görün-
                  tüyü veya algıyı muhafaza ederse o bizim için vardır yani diridir, neyi de unutursa artık o bizim için yok-

                  tur. Diğer bir deyişle hafızamızda olmayan varlıklar ve olaylar bizim için ölmüştür, geçmiştir, yok olmuş-
                  tur.
                       Fakat bu, yalnızca insanlar için geçerli bir durumdur; çünkü yalnızca insanların hafızası sınırlıdır.
                  Allah'ın hafızası ise her şeyin üstündedir, sınırsız ve sonsuzdur. Ancak burada şunu da belirtmek gerekir:

                  "Allah'ın hafızası" kavramının kullanılması yalnızca konuyu açıklayabilmek amaçlıdır, yoksa iki hafıza
                  arasında herhangi bir kıyas ya da benzetme yapılması asla mümkün değildir. Allah, her şeyi yoktan var
                  eden ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilendir.
                       Allah'ın hafızası sonsuzdur, o halde onda var olan hiçbir şey yok olmaz. Diğer bir deyişle Allah'ın ya-

                  rattığı hiçbir canlı ölüp kaybolmaz, hiçbir çiçek solup yok olmaz, hiçbir içecek bitmez, hiçbir süre geçmez,
                  hiçbir yiyecek tükenmez... Allah Katında evren ilk toz bulutu olduğu haliyle durmakta, Stonehenge'in taş-
                  ları taşınmakta, Mısır piramitleri inşa edilmekte, Sümerler gökyüzünü incelemekte, Neandertaller yaşam-
                  larını devam ettirmekte, Lascaux Mağarasındaki sanatçı resmini yapmakta, Çatalhöyük'te günlük yaşam

                  sürmekte, II. Dünya Savaşı devam etmekte, kısaca tarih boyunca yaşanmış her an Allah Katında olduğu
                  gibi durmaktadır. Aynı şekilde bundan binlerce yıl sonra yaşayacak olan toplumlar da Allah Katında me-
                  deniyetlerini inşa etmekte, düzenlerini kurmakta, günlük hayatlarını devam ettirmektedir.
                       Her varlığın ve olayın yaratıldığı anda aslında onun için sonsuzluk da başlamıştır. Örneğin bir çiçek

                  yaratıldığında aslında bir daha yok olmamak üzere yaratılmıştır. Bu varlığın ya da nesnenin insanın gö-
                  rüntüsünden çıkması, insanın hafızasından silinmesi onun yok olması, ölmesi anlamına gelmez. Önemli
                  olan Allah'ın hafızasındaki, Allah'ın Katındaki halidir. Ve Allah'ın hafızasında bu canlının var oluşu da, ya-
                  şamı boyunca geçirdiği anlar da, ölümü de mevcuttur.


                       Samimi Düflünmek


                       Kuşkusuz tüm bunlar, bir insanın yaşamında ki en büyük ilimlerden biridir. Üstelik bunlar kesinlikle
                  bir felsefe ya da bir düşünce biçimi değil, reddedilmesi mümkün olmayan bilimsel sonuçlardır. Zaman
                  kavramının asıl mahiyetini, sonsuzluk kavramıyla ilgili bu gerçekleri çoğu insan ilk kez duyuyor, ilk kez

                  düşünüyor olabilir.
                       Önemli olan şudur; Allah Kuran'da yalnızca "içten Allah'a yönelen" (Kaf Suresi, 8) kimselerin öğüt
                  alabileceğini haber vermektedir. Yani samimi kalple Allah'tan yardım dileyen, O'nun sonsuz kudretini tak-

                  dir etmeye çalışan, Rabbimiz'in büyüklüğünü kavramak için çaba gösteren insanlar burada anlatılan ger-
                  çeklerden de öğüt alacak ve bu gerçekleri kavramaya başlayacaklardır.
                       Bir insan hayatı boyunca materyalist telkinlerin etkisi altında kalmış olabilir. Bu telkinler nedeniyle
                  gerçekleri samimi olarak düşünme fırsatı bulamamış olabilir. Ancak bu durum tüm hayatını yanılgılar
                  içinde devam ettirmesini gerektirmez. Yapılması gereken, doğruyu gören bir insanın, vicdanının ve aklı-

                  nın sesine uyarak yanlış olanda ısrar etmemesidir. Her insanın, Kuran-ı Kerim'de bildirildiği gibi, vicda-
                  nıyla doğruyu gördüğü halde bundan kaçınan bir kişi olmaktan sakınması gerekir:
                       Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların

                       nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)
                       Doğruyu gören ve tasdik edenler ise Allah'ın izniyle hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa kavuşan-
                  lar olacaktır:
                       Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. (Zümer Suresi, 33)






                586 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
   583   584   585   586   587   588   589   590   591   592   593