Page 626 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 626

ları ortamda su bol olduğundan hemen süzerek atabilirler. Tatlı su balığında, nitrojen içeren atıkların çoğu

                  (yüksek miktarlarda amonyak (NH ) dahil) solungaçlardan yayılma yoluyla çıkar. Böbrekler, boşaltım sis-
                                                            3
                  teminin bir organı olmaktan çok, hayvanın su dengesini korumaya yarar. Deniz balıklarının iki türü var-
                  dır. Köpek balıkları, tırpana ve kedi balıkları kanlarında çok yüksek seviyede üre taşıyabilirler. Köpek ba-

                  lıklarının kanı diğer omurgalılarda %0.01-0.03 olan orana karşın %2.5 üre taşıyabilir. Diğer tür, örneğin ke-
                  mikli balıklar çok daha farklıdır. Sürekli olarak su kaybederler, ancak deniz suyunu içtikten sonra tuzdan
                  arındırarak kaybettikleri suyu karşılarlar. Vücutlarındaki atık maddeleri atmak için, kara omurgalıların-
                  kinden farklı sistemlere sahiptirler. Bu nedenle sudan karaya geçişin gerçekleşmesi için böbreği olmayan
                  canlıların bir anda gelişmiş bir böbrek sistemi edinmeleri gerekir.

                       5. Solunum sistemi: Balıklar suda erimiş halde bulunan oksijeni solungaçlarıyla alırlar. Suyun dışında
                  ise birkaç dakikadan fazla yaşayamazlar. Karada yaşamaları için, bir anda kusursuz bir akciğer sistemi
                  edinmeleri gerekir.

                       Tüm bu fizyolojik değişikliklerin aynı canlıda tesadüfler sonucu ve aynı anda meydana gelmesi ise, el-
                  bette imkansızdır.


                       Sürüngenlerin Kökeni


                       Dinozor, kertenkele, kaplumbağa ya da timsah... Tüm bu canlılar, "sürüngenler" olarak bilinen aileye
                  aittir. Dinozorlar gibi bazı sürüngenlerin soyu tükenmiştir, ama bazıları hala yaşamaktadır. Sürüngenlerin
                  kendilerine has özellikleri vardır. Hepsinin vücudu, "pul" olarak adlandırılan sert kabuklarla kaplıdır. So-

                  ğukkanlıdırlar, yani kendi vücut ısılarını üretemezler. Bu yüzden de her gün güneşe çıkıp vücutlarını ısıt-
                  ma ihtiyacı duyarlar. Yavrularını ise yumurtlayarak dünyaya getirirler.
                       Bu canlıların kökeni ele alındığında, evrim teorisinin yine açmazda olduğu görülür. Bu konudaki Dar-
                  winist iddia, sürüngenlerin amfibiyenlerden evrimleştiği şeklindedir. Ama bu iddiayı destekleyecek hiçbir

                  somut bulgu yoktur. Aksine, amfibiyenler ile sürüngenler arasında yapılabilecek bir inceleme, iki canlı
                  grubu arasında çok büyük fizyolojik farklar bulunduğunu ve "yarı sürüngen-yarı amfibiyen" bir canlının
                  yaşamasının mümkün olmadığını göstermektedir.
                       Bunun bir örneği, iki farklı canlı grubunun yumurta yapılarıdır. Amfibiyenler yumurtalarını suya bı-

                  rakırlar. Yumurtalar su içindeki gelişimleri için uygun bir yapıdadırlar; son derece geçirgen ve şeffaf bir
                  zar ve jölemsi bir kıvama sahiptirler. Oysa sürüngenler karada yumurtlarlar ve dolayısıyla yumurtaları da
                  karadaki kuru iklime uygun olarak yaratılmıştır. "Amniotik yumurta" olarak da bilinen sürüngen yumur-
                  tasının sert kabuğu hava geçirir, ama su geçirmez. Bu sayede yavrunun ihtiyaç duyduğu sıvı, o yumurta-

                  dan çıkıncaya kadar saklanır.
                       Amfibiyen yumurtaları eğer karaya bırakılacak olsa, kısa zamanda kuruyacak ve içindeki embriyolar
                  da ölecektir. Bu durum, sürüngenlerin kademeli olarak amfibiyenlerden evrimleştiklerini öne süren evrim
                  teorisi açısından açıklanamayan bir sorundur. Çünkü karada yaşam başlayacaksa, amfibiyen yumurtasının

                  tek bir nesil içinde amniotik yumurtaya dönüşmesi zorunludur. Bunun evrim mekanizmaları olarak öne
                  sürülen doğal seleksiyon-mutasyon tarafından nasıl yapılmış olabileceği açıklanamamaktadır. Biyolog
                  Michael Denton bu konudaki evrimci açmazın detaylarını şu şekilde açıklar:

                       Tüm evrim ders kitapları sürüngenlerin amfibiyenlerden evrimleştiğini ileri sürer, ancak hiçbiri sürüngenlerin
                       temel ayırt edici adaptasyonu olan amniotik yumurtanın birbiri ardınca oluşarak biriken küçük değişikliklerin

                       sonucu nasıl dereceli şekilde ortaya çıktığını açıklamaz. Sürüngenlerin amniotik yumurtası, amfibiyenlerinkin-
                       den büyük ölçüde daha kompleks ve tamamen farklıdır. Bütün hayvanlar aleminde birbirinden bu kadar fark-
                       lı başka iki yumurta yoktur... Amniotik yumurtanın ve amfibiyen-sürüngen geçişinin kökeni, evrim şemaların-
                       da hiçbir zaman gösterilemeyen temel omurgalı bölümlerinden biridir. Örneğin bir amfibiyenin kalp ve aort da-

                       mar kemerlerinin nasıl dereceli olarak sürüngen ve memeli koşullarına dönüştüğünü tasarlamak, kesinlikle
                       korkunç problemler ortaya çıkartacaktır...    54

                       Öte yandan, fosil kayıtları da sürüngenlerin kökenini evrimci bir açıklamadan yoksun bırakmaktadır.
                       Robert L. Carroll, "en erken sürüngenlerin, tüm amfibiyenlerden çok farklı olduklarını ve atalarının ha-





                624 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
   621   622   623   624   625   626   627   628   629   630   631