Page 644 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 644

cut ısılarını etkilediği canlılardır. Kuşlarda bulunan tüylerin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi ise, vü-

                  cut ısısını korumalarıdır. Archæopteryx'in tüylü olması, bunun dinozorların aksine sıcakkanlı olduğunu, ya-
                  ni vücut ısısını korumaya ihtiyacı olan gerçek bir kuş olduğunu gösteriyordu.
                       Difller, Pençeler ve Di¤er Yap›lar


                       Evrimci biyologların, Archæopteryx'i ara geçiş formu olarak gösterirken dayandıkları en önemli iki nok-
                  ta ise, bu hayvanın kanatlarının üzerindeki pençeleri ve ağzındaki dişleridir.
                       Archæopteryx'in kanatlarında pençeleri ve ağzında dişleri olduğu doğrudur, ancak bu özellikleri canlı-
                  nın sürüngenlerle herhangi bir şekilde bir ilgisi olduğunu göstermez. Zira günümüzde yaşayan iki tür kuş-
                  ta, Touraco corythaix ve Opisthocomus hoazin'de de dallara tutunmaya yarayan pençeler bulunmaktadır. Ve

                  bu canlılar, hiçbir sürüngen özelliği taşımayan, tam birer kuştur. Dolayısıyla Archæopteryx'in kanatlarında
                  pençeleri olduğu ve bu sebeple de bir ara form olduğu yolundaki iddia geçersizdir.
                       Archæopteryx'in ağzındaki dişleri de yine canlıyı bir ara form kılmaz. Evrimciler bu dişlerin bir sürün-

                  gen özelliği olduğunu öne sürerek yanılmaktadırlar. Çünkü dişler sürüngenlerin tipik bir özelliği değildir.
                  Günümüzde bazı sürüngenlerin dişleri varken bazılarının yoktur. Daha da önemli olan nokta, dişli kuşla-
                  rın Archæopteryx'le sınırlı olmamasıdır. Günümüzde dişli kuşların artık yaşamadıkları bir gerçektir, ancak
                  fosil kayıtlarına baktığımız zaman gerek Archæopteryx ile aynı dönemde gerekse daha sonra, hatta günü-
                  müze oldukça yakın tarihlere kadar "dişli kuşlar" olarak isimlendirilebilecek ayrı bir kuş grubunun yaşa-

                  mını sürdürdüğünü görürüz.
                       İşin en önemli yanı ise, Archæopteryx'in ve diğer dişli kuşların diş yapılarının, bu kuşların sözde evrim-
                  sel ataları olan dinozorların diş yapılarından çok farklı olmasıdır. L. D. Martin, J. D. Stewart ve K. N.

                  Whetstone gibi ünlü kuş bilimcilerin yaptıkları ölçümlere göre, Archæopteryx'in ve diğer dişli kuşların
                  dişlerinin üstü düzdür ve geniş kökleri vardır. Oysa bu kuşların atası olduğu iddia edilen theropod dino-
                  zorlarının dişlerinin üstü testere gibi çıkıntılıdır ve kökleri de dardır.         90  Aynı araştırmacılar, aynı zamanda
                  Archæopteryx ile onun sözde ataları olan theropod dinozorlarının bilek kemiklerini karşılaştırmışlar ve
                  aralarında hiçbir benzerlik olmadığını ortaya koymuşlardır.            91

                       Archæopteryx'in dinozorlardan evrimleştiğini iddia eden en önde gelen otoritelerinden biri olan John
                  Ostrom'un, bu canlı ile dinozorlar arasında öne sürdüğü bazı "benzerlik"lerin ise gerçekte birer yanlış yo-
                  rum olduğu S. Tarsitano, M. K. Hecht ve A. D. Walker gibi anatomistlerin çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.                   92

                       A. D. Walker, Archaeopteryx'in kulak bölgesini de incelemiş ve kulak yapısının da günümüz kuşları ile
                  aynı olduğunu belirtmiştir.      93
                       Wales Üniversitesi, Biyoloji Bilimleri Enstitüsü'nden J. Richard Hinchliffe ise embriyolar üzerinde mo-
                  dern izotopik teknik kullanarak, kuşların ellerinin II, III ve IV. parmaklardan oluşurken, theropod dinozor-
                  larının I, II ve III. parmaklardan oluştuğunu saptamıştır. Bu ise, Archaeopteryx-dinozor bağlantısını savu-

                  nanlar için büyük bir problemdir.        94  Hinchliffe'nin araştırma ve gözlemleri, ünlü bilim dergisi Science'ın
                  1997 yılındaki bir sayısında şöyle yayınlanmıştır:

                       Theropodlarla kuş kemikleri arasındaki homoloji, "dinozor-kökeni" hipotezi ile ilgili diğer bazı problemleri ak-
                       la getirmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır: (i) Archaeopteryx kanadı ile kıyaslandığında, (vücut büyüklüğü-
                       ne göre) theropodun çok daha küçük olan ön kolu. Bu tip küçük kollar oldukça büyük bir dinozorun yerden

                       yukarıya doğru havalanması için ikna edici bir ön kanat değildirler. (ii) Theropodlardaki bilek kemiği, sadece
                       dört türde bulunmaktadır. Theropodların çoğu çok daha fazla sayıda bilek kemiğine ait parçalara sahiptir. Bu-
                       nun Archaeopteryx ile benzerlik oluşturması çok zordur. (iii) Zamanlama ile ilgili bir paradoks ise, pek çok the-

                       ropod dinozorun ve özellikle de kuşa benzeyen dromaesaur'ların fosil kayıtlarında Archaeopteryx'den daha son-
                       ra bulunmalarıdır.  95

                       Hinchliffe'nin belirttiği "zamanlama uyumsuzluğu", Archaeopteryx hakkındaki evrimci iddialara en öl-
                  dürücü darbeyi indiren gerçeklerden biridir. Amerikalı biyolog Jonathan Wells de 2000 yılında yayınlanan
                  Icons of Evolution (Evrimin İkonaları) adlı kitabında, Archaeopteryx'in evrim adına adeta bir "ikona" (kutsal
                  sembol) haline getirildiğini, oysa delillerin bu canlının "kuşların ilkel atası" olmadığını açıkça gösterdiğini

                  vurgular. Wells'e göre bunun göstergelerinden biri, Archaeopteryx'in atası olarak gösterilen theropod dino-






                642 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
   639   640   641   642   643   644   645   646   647   648   649