Page 259 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 259
Bu haberde de FETÖ’nün mucidi olduğu kara propaganda yöntemi yeniden devreye girmiştir.
Üstelik insana “yok artık” dedirtecek kadar pervasız bir şekilde...
“Cinayette Adnan Oktar iddiası”, “Derin Cinayet” gibi tamamen sansasyonel kelimeler seçerek
toplum mühendisliği yapmaya çalışan karanlık eller, sadece haber başlıklarına göz atan bir insanın
zihninde Sayın Adnan Oktar ile cinayet kavramının ilişkilendirilmesini ve Sayın Adnan Oktar’ın
-tamamen bir yalan olduğu halde- bir cinayet ile bağlantılıymış gibi hatırlanmasını hedeflemiştir.
Halbuki konunun aslı her zamanki gibi çok farklıdır.
Öncelikle belirtelim ki Maktul Murat Ünal’ın ablası Ümmü Ünal’ın, hangi düşünceyle, nasıl bir
mantık örgüsüyle, neye dayanarak Sayın Adnan Oktar’ı bu elim cinayetle irtibatlandırdığını anla-
yabilmek mümkün değildir. Hayatında hiç görmediği, tanımadığı, bu olayla da en ufak bir alakası
olmayan bir insana, böyle bir iftirada bulunmak en hafif tabirle hezeyan olarak nitelendirilebilir.
Hukuka, akla, vicdana ve gerçeklere aykırı bu iddiayı, saçma ve uydurma olduğunu bildikleri halde
sırf Adnan Oktar aleyhindeki algı operasyonuna malzeme olması için manşetlerine taşıyan bazı
basın organlarının bu tavrını ise iyi niyetle açıklamak ne yazık ki mümkün değildir. Bu uygulama-
nın, daha önce de ifade ettiğimiz gibi FETÖ’nün mucidi olduğu kara propaganda uygulamalarının
bir kopyası niteliğinde olduğu açıktır.
Esasen bu saçma iddiayı ciddiye alıp cevap vermeyi bile abes buluyoruz ancak iddia birçok
basın organında yer aldığı için bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek bir zaruret haline gelmiştir.
Ümmü Ünal’ın bu açıklamasını hiçbir şekilde mazur gösterecek, anlaşılır kılacak bir husus
olmamakla birlikte; bu açıklamanın yapılmasına neden olduğunu düşündüğümüz konu, 2013 yılı-
na ait bir dava dosyasında yer alan bir gizli tanığın ifadesidir.
Söz konusu gizli tanığın ifadesi şu şekildedir: “Adnan Hoca bir gün Orta Doğu’ya hakim olu-
nacağını, Antalya bölgesinden Tevrat’ın en eski halinin çıkacağını, bunun da bizim kutsal
kitabımız ile aynı olacağını söylüyordu.”
259