Page 113 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 113
BİRİNCİ HÜCCET-İ İMANİYE 115
Zîruh ve Zîşuurlardan vardır ki; Huzur-u Muhammedîde (A.S.M.)
Sahabelere görünen Hazret-i Cebrail'in (A.S.) temessülü gibi
Melaikeleri görmek ve Onlarla konuşmak hâdiseleri, tevatür suret-
inde eskiden beri nakl ve rivayet ediliyor. Öyle ise keşki ben Semavat
ehli ile dahi görüşseydim, onlar ne fikirde olduklarını bilseydim; çünki
"Hâlık-ı Kâinat hakkında en mühim söz onlarındır" diye düşünürken,
birden Semavî şöyle bir sesi işitti: "Madem bizim ile görüşmek ve Dersi-
mizi dinlemek istersin. Bil ki: Başta Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâm ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan olarak bütün Peygamberlere va-
sıtamızla gelen Mesail-i İmaniyeye en evvel biz İman etmişiz. Hem İns-
anlara temessül edib görünen ve bizlerden olan bütün Ervah-ı Tayyibe,
bilâ-istisna ve bil'ittifak, bu Kâinat Hâlıkının Vücub-u Vücuduna ve
Vahdetine ve Sıfât-ı Kudsiyesine şehadet edib birbirine muvafık ve
mutabık olarak ihbar etmişler. Bu hadsiz ihbaratın tevafuku ve tetabuku,
güneş gibi sana bir rehberdir." dediklerini bildi ve onun Nur-u İmanı
parladı, zeminden göklere çıktı. İşte bu yolcunun Melaikeden aldığı
Derse kısa bir işaret olarak, Birinci Makam'ın onbirinci mertebesinde:
ِ
ِ ِ
ِ ِ ِ ِ
ِ
۪قافتا۪هتدحو ۪ فِ ۪ ۪هدوجو۪ ِ بوجو ۪ ٰ۪ لع َّ۪ َ ۪ لد ي ذَّلا ۪دوجوْلا ۪ ۪ ب ِ جاوْلا ۪۪للّٰاَّ۪لاا۪هٰلا َٓ ِ ۪ َلا ۪
ٰ
َ
ُ ه
ُ َ ِّ
ُ ُ
ُ ُ
َ
َ ْ َ
ُ ُ
ُ
ِ
ِ
ِ
۪ ةَكئٰلمْلا
۪مِ ِ تِارابخا ِ بِ۪رشبْلا۪ ِ صاوخ۪عم ۪ ۪ ي ملَكتمْلا ۪و۪ ِ سانلاِ۪راَظنَلا ۪ ِ۪ ۪ ي لثمتمْلا ۪ ِ ِ َ
َ َ
َّ
َ َ ْ
َ
ْ
َ َ َ
ِّ َ ُ
َ
ُ
ِّ َ َ ُ
َ َ
ِّ
ِ ِ ۪ مْلا۪ةق ِ باَطتمْلا
ِ
۪ ةقفاوت
َ
َ
ُ َ َ
َ ُ
denilmiştir.
Sonra, pür-merak ve pür-iştiyak o misafir, Âlem-i Şehadet ve
cismanî ve maddî cihetinde mahsus taifelerin dillerinden ve lisan-ı hal-
lerinden Ders aldığından, Âlem-i Gayb ve Âlem-i Berzahta dahi mütalaa
ile bir seyahat ve bir Taharri-i Hakikat arzu ederken, her Taife-i İnsa-
niyede bulunan ve Kâinatın meyvesi olan İnsanın çekirdeği hükmünde
bulunan ve küçüklüğü ile beraber manen Kâinat kadar inbisat edebilen
Müstakim ve Münevver Akılların, Selim ve Nurani Kalblerin kapısı
açıldı. Baktı ki; onlar, Âlem-i Gayb ve Âlem-i Şehadet ortasında İnsanî
Berzahlardır ve iki Âlemin birbiriyle temasları ve muameleleri, insana
nisbeten o noktalarda oluyor gördüğünden; kendi Akıl ve Kalbine dedi
ki: