Page 115 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 115
BİRİNCİ HÜCCET-İ İMANİYE 117
ِ
ِ ِ
ِ
ِ
ِ
ٰ۪ ل ۪ ۪ ع َّ۪لد ۪ اٰذَك ۪و۪ ِ بهاَذمْلا۪و۪تادادعتسلاْا۪فُلاخت۪عم۪ةق ِ باَطتمْلا ۪ ا ِ تِ اني قي ۪و
َ َ َ َ َ
َ َ
َ
َ
َ
َ
َ َ
َ
َ ُ
َ َ ْ ْ
ِ ِ
ِ ِ ِ ِ
ِ ِ
ِ
۪ا ِ تِايفشَك ِ ب۪ةينارونلا ۪ ِ ۪ ةمي لسلا ۪ ِ بوُلقْلا۪قافتا۪هتدحو ۪ فِ ۪ ۪هدوجو۪ ِ بوجو
َّ َ ُّ
ُ
َ َّ ْ
َ
َ ْ َ
ُ ُ
ُ ُ
ُ َ ِّ
َّ
ِ ِ
ِ
۪ كلاسمْلاِ۪نيابت۪عم ۪ ِ ِ َ ٰ َ ُ ۪ا ِ تِادهاشم ِ ب۪و۪ةق ِ باَطتمْلا
۪ ةقفاوتمْلا
َ َ َ َ ُ َ َ
َ َ
ُ َ َ َ َ
َ ُ
ِ۪ بِراشمْلا َ ۪ ۪و
ٰ َ
denilmiş.
Sonra, Âlem-i Gayba yakından bakan ve Akıl ve Kalbde seyahat
eden o yolcu, acaba Âlem-i Gayb ne diyor diye merakla o kapıyı da
şöyle bir fikir ile çaldı. Yani, madem bu cismanî Âlem-i Şehadette, bu
kadar zînetli ve san'atlı hadsiz masnu'larıyla kendini tanıttırmak ve bu
kadar tatlı ve süslü ve nihayetsiz Nimetleriyle kendini sevdirmek ve bu
kadar Mu'cizeli ve meharetli hesabsız Eserleriyle gizli Kemalâtını bil-
dirmek, Kavilden ve Tekellümden daha zahir bir tarzda fiilen isteyen ve
hal diliyle bildiren bir Zât, Perde-i Gayb tarafında bulunduğu bilbedahe
anlaşılıyor. Elbette ve her halde, fiilen ve halen olduğu gibi, kavlen ve
tekellümen dahi konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir. Öyle ise, Âlem-i
Gayb cihetinde Onu Onun tezahüratından bilmeliyiz dedi; Kalbi içeriye
girdi, Akıl gözüyle gördü ki:
Gayet kuvvetli bir tezahüratla Vahiylerin Hakikatı, Âlem-i
Gaybın her tarafında her zamanda hükmediyor. Kâinatın ve mahlukatın
şehadetlerinden çok kuvvetli bir Şehadet-i Vücud ve Tevhid, Allâm-ül
Guyub'dan Vahiy ve İlham Hakikatlarıyla geliyor. Kendini ve Vücud ve
Vahdetini, yalnız masnu'larının şehadetlerine bırakmıyor. Kendisi,
kendine lâyık bir Kelâm-ı Ezelî ile konuşuyor. Her yerde İlim ve Kud-
retiyle Hazır ve Nâzırın Kelâmı dahi hadsizdir ve Kelâmının manası
Onu bildirdiği gibi, Tekellümü dahi, Onu Sıfâtıyla bildiriyor.
Evet, yüzbin Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) tevatürleriyle
ve ihbaratlarının Vahy-i İlahîye mazhariyet noktasında İttifaklarıyla ve
nev'-i beşerden ekseriyet-i mutlakanın Tasdikgerdesi ve Rehberi ve
Muktedası ve Vahyin Semereleri ve Vahy-i Meşhud olan Kütüb-ü
Mukaddese ve Suhuf-u Semaviyenin Delail ve Mu'cizatlarıyla, Hakikat-
ı Vahyin tahakkuku ve sübutu bedahet derecesine geldiğini bildi ve
Vahyin Hakikatı beş Hakikat-ı Kudsiyeyi ifade ve ifaza ediyor diye an-
ladı: