Page 114 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 114

116                                                                                                                                        ASA-YI MUSA

          Gelin, bu emsalinizin kapısından Hakikate giden yol daha kısadır.
          Biz öteki yollardaki dillerden Ders aldığımız gibi değil, belki İman
          noktasındaki ittisaflarından ve keyfiyet ve renklerinden mütalaamız
          ile istifade etmeliyiz, dedi, mütalaaya başladı. Gördü ki:

                 İstidadları gayet muhtelif ve mezhebleri birbirinden uzak ve
          muhalif olan umum İstikametli ve Nurlu Akılların İman ve Tevhid-
          deki ittisafkârane ve râsihane İtikadları tevafuk ve sebatkârane ve
          mutmainane kanaat ve yakînleri tetabuk ediyor. Demek tebeddül
          etmeyen bir Hakikata dayanıp bağlanmışlar ve kökleri metin bir
          Hakikata girmiş, kopmuyor. Öyle ise bunların Nokta-i İmaniyede
          ve Vücub ve Tevhidde İcma'ları, hiç kopmaz bir Zincir-i Nuranidir
          ve Hakikata açılan ışıklı bir penceredir.

                 Hem  gördü  ki:  Meslekleri  birbirinden  uzak  ve  meşrebleri
          birbirine mübayin olan o umum Selim ve Nurani Kalblerin Erkân-ı
          İmaniyedeki müttefikane ve itminankârane ve müncezibane keşfiyat
          ve  müşahedatları  birbirine  tevafuk  ve  Tevhidde  birbirine  mutabık
          çıkıyor.  Demek,  Hakikata  mukabil  ve  vâsıl  ve  mütemessil  bu
          küçücük birer Arş-ı Marifet-i Rabbaniye ve bu câmi' birer Âyine-i
          Samedaniye  olan  Nurani  Kalbler,  Şems-i  Hakikata  karşı  açılan
          pencerelerdir ve umumu birden güneşe âyinedarlık eden bir deniz
          gibi, bir Âyine-i A'zamdır. Bunların Vücub-u Vücudda ve Vahdette
          İttifakları ve İcma'ları, hiç şaşırmaz ve şaşırtmaz bir Rehber-i Ek-
          mel ve bir Mürşid-i Ekberdir. Çünki hiçbir cihetle hiçbir imkân ve
          hiçbir ihtimal yok ki, Hakikattan başka bir vehim ve Hakikatsız bir
          fikir ve asılsız bir sıfat, bu kadar müstemirrane ve râsihane, bu pek
          büyük  ve  keskin  gözlerin  umumunu  birden  aldatsın,  galat-ı  hisse
          uğratsın.  Buna  ihtimal  veren  bozulmuş  ve  çürümüş  bir  akla,  bu
          Kâinatı inkâr eden ahmak sofestaîler dahi razı olmazlar, reddederler
          diye anladı. Kendi Akıl ve Kalbiyle beraber "Âmentu Billah" dediler.
          İşte bu yolcunun Müstakim Akıllardan ve Münevver Kalblerden isti-
          fade  ettiği  Marifet-i  İmaniyeye  kısa  bir  işaret  olarak  Birinci  Ma-
          kam'ın Onüçüncü Mertebesinde
                                                                    ِ
                         ِ ِ
                                                 ِ
                ِ ِ ِ
          ۪عامجا۪هتدحو  ۪   فِ ۪  ۪هدوجو۪ ِ بوجو ۪ ٰ۪ لع َّ۪  َ  ۪ لد  ي   ذَّلا ۪دوجوْلا۪ب ِ جاوْلا ۪۪للّٰاَّ۪لاا۪هٰلا َٓ ِ  ۪ َلا ۪
                                                                     َ
                                                               ُ ه
                                       َ
                                                           َ
                                                   ُ ُ
                                   ُ ُ
                            ُ ُ
                   َ ْ َ
           ُ َ ْ
                                                       ُ
                                         ِ ِ ِ
                           ِ ِ
                ا ِ تِاعانق ِ ب۪و ۪ةقف اوتمْلا۪ا ِ تِاداقتعا ِ ب۪ةرونمْلا ۪ ِ ۪ ةمي   قتسمْلا ۪ ِ لوقعْلا
                 َ ٰ َ َ
                                    َ َ َ ْ
                            َ َ
                                                      َ
                                               َ َّ َ ُ
                                                                 ُ ُ
                                                         َ ُ
                              َ َ ُ
                                                           ْ
   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119