Page 26 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 26

28                                                                                                                                       ASA-YI MUSA

          ediyor. Onuncu Söz, oniki parlak ve kat'î Hakikatlar ile bir kısım
          İsimlerin Âhirete dair cevablarını isbat ve izah eylemiş. Burada, o
          izaha iktifaen gayet kısa bir işaret ederiz. Evet madem hiçbir saltanat
          yoktur ki, o saltanata itaat edenlere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı
          bulunmasın.  Elbette  Rububiyet-i  Mutlaka  mertebesinde  bir  Saltanat-ı
          Sermediyenin, o saltanata İman ile intisab ve taat ile Fermanlarına teslim
          olanlara mükâfatı ve o izzetli saltanatı küfür ve isyanla inkâr edenlere
          de mücazatı; o Rahmet ve Cemale, o İzzet ve Celale lâyık bir tarzda
          olacak diye "Rabb-ül Âlemîn" ve "Sultan-üd Deyyan" İsimleri cevab
          veriyorlar.

                 Hem madem güneş gibi, gündüz gibi, zemin yüzünde bir umumî
          Rahmet ve ihatalı bir Şefkat ve Kerem gözümüzle görüyoruz. Meselâ o
          Rahmet, her baharda umum ağaçları ve meyveli nebatları Cennet Huri-
          leri gibi giydirip, süslendirip, ellerine her çeşit meyveleri verip bizlere
          uzatıp "Haydi alınız, yeyiniz" dediği gibi; bir zehirli sineğin eliyle biz-
          lere şifalı, tatlı balı yedirdiği ve elsiz bir böceğin eliyle en yumuşak
          ipeği bizlere giydirdiği gibi, bir avuç kadar küçücük çekirdeklerde,
          tohumcuklarda  binler  batman  taamları  bizim  için  saklayan  ve
          ihtiyat zahîresi olarak o küçücük depolarda yerleştiren bir Rahmet,
          bir Şefkat, elbette hiç şübhe olamaz ki; bu derece nazeninane besle-
          diği bu sevimli ve minnetdarları ve perestişkârları olan Mü'min İns-
          anları i'dam etmez. Belki onları daha parlak Rahmetlere mazhar
          etmek  için,  hayat-ı  dünyeviye  Vazifesinden  terhis  eder  diye
          "Rahîm" ve "Kerim" İsimleri sualimize cevab veriyorlar; "El-Cen-
          netü Hakkun" diyorlar.


                 Hem madem biz gözümüzle görüyoruz ki: Umum mahluklarda
          ve zemin yüzünde öyle bir Hikmet Eli işliyor ve öyle bir Adalet ölçüle-
          riyle işler dönüyor ki, akl-ı beşer onun fevkinde düşünemiyor. Meselâ:
          İnsanın bin cihazatına takılan Hikmetlerinden yalnız bir küçük çe-
          kirdek kadar kuvve-i hâfızasında bütün tarihçe-i hayatını ve ona
          temas eden hadsiz hâdisatı o kuvvecikte yazıp, onu bir kütübhane
          hükmüne getirip ve İnsanın Haşirde muhakemesi için neşir olacak
          olan Defter-i A'malinin bir küçük senedi olarak her vakit hatırlat-
          mak sırrı ile her İnsanın eline vererek dimağının cebine koyan bir
          Ezelî  Hikmet  ve  bütün  masnuatta  gayet  hassas  mizanlar  ile
          a'zalarını  yerleştiren,  mikroptan  gergedana,  sinekten  simurga
          kuşuna, bir çiçekli nebattan milyarlar, trilyonlarla çiçekler açan ba-
          har çiçeğine
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31