Page 31 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 31
YEDİNCİ MES’ELE 33
İşte Hâlıkımızdan sorduğumuz Âhirete dair sualimize Rahman,
Hakîm ve Âdil ve Kerim ve Hâkim İsimleri mezkûr Hakikatle cevab
veriyorlar, şeksiz şübhesiz, güneş gibi Âhireti isbat ediyorlar.
Hem madem biz gözümüzle görüyoruz: Öyle İhatalı ve Azametli
bir Hafîziyet hükmeder ki, Zîhayat herşeyin ve her hâdisenin çok suret-
lerini ve gördüğü fıtrî Vazifesinin defterini ve Esma-i İlahiyeye karşı
lisan-ı hal ile Tesbihatına dair sahife-i a'malini misalî levhalarda ve çe-
kirdeklerinde ve tohumcuklarında ve Levh-i Mahfuzun nümune-cikleri
olan kuva-yı hâfızalarında ve bilhassa İnsanın dimağındaki pek büyük
ve pek küçük kütübhanesi olan kuvve-i hâfızasında ve sair maddî ve
manevî in'ikas âyinelerinde kaydeder, yazdırır; zabtederek muhafaza
altına alır. Sonra mevsimi geldikçe bütün o manevî yazıları maddî bir
tarzda da gözümüze gösterip milyonlarla misaller ve deliller ve nümune-
ِ
ِ
ler kuvvetiyle ۪ترنُ ۪ ۪ فحصلا۪ اذاو Âyetindeki en acib bir Hakikat-ı
ْ َ ُ
َ َ
ُ ُ ُّ
Haşriyeyi, Kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde
milyarlar dil ile Kâinata ilân eder. Ve başta Nev'-i İnsan olarak bütün
Zîhayatlar ve bütün eşya, fenaya düşmek ve ademe sukut etmek ve
hiçlikte mahvolmak ve başta nev'-i beşer olarak Zîhayatlar i'dam edil-
mek için yaratılmamışlar. Belki Bekaya terakki ile ve devama tasaffi ile
ve sermedî Vazifeye istidadıyla girmek için halk olunduklarını gayet
kuvvetli isbat eder.
Evet her baharda müşahede ediyoruz ki: Güz mevsimi Kıyame-
tinde vefat eden hadsiz nebatat, bahar Haşrinde herbir ağaç, herbir kök,
herbir çekirdek, herbir tohum
ِ
ِ
۪ ترنُ۪فحصلا۪اذاو Âyetini okuyup bir manasını, bir ferdini kendi
َ َ
ْ َ ُ ُ ُ ُّ
diliyle, geçmiş senelerde gördüğü Vazifenin misalleriyle tefsir ederek o
Azametli Hafîziyete şehadet eder.
ِ
ِ
ِ
۪ نطابْلاو۪رهاَّظلاو۪رخۤلاْاو۪لوَلاْا۪وه Âyetindeki dört muazzam Hakikat-
َ ُ َّ
ُ
َ َ ُ
َ ُ
َ ُ
ları her şeyde gösterip Hafîziyeti a'zamî derecede ve Haşri bahar ko-
laylığında ve kat'iyyetinde bizlere Ders verir. Evet bu dört İsmin cilve-
leri, en cüz'îden en küllîye kadar cereyan ederler. Meselâ: