Page 70 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 70

72                                                                                                                                          ASA-YI MUSA


          hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben, o kemal-i neş'e ile cilvelenen
          o nazenin kavaklara ve Zîhayatlara o kadar acıdım ki, gözlerim yaş ile
          doldu.  Kâinatın  süslü  perdesi  altındaki  ademleri,  firakları  ihtar  ve
          ihsasıyla Kâinat dolusu firakların, zevallerin hüzünleri başıma toplandı.
          Birden  Hakikat-ı  Muhammediyenin  (A.S.M.)  getirdiği  Nur,  imdada
          yetişti. O hadsiz hüzünleri ve gamları, sürurlara çevirdi. Hattâ o Nurun,
          herkes ve her Ehl-i İman gibi benim hakkımda milyon Feyzinden yalnız
          o vakitte, o vaziyete temas eden imdad ve tesellisi için Zât-ı Muham-
          mediyeye (A.S.M.) karşı ebediyen minnetdar oldum. Şöyle ki: Ol nazar-
          ı  gaflet,  o  mübarek  nazeninleri;  vazifesiz,  neticesiz,  bir  mevsimde
          görünüp,  hareketleri  neş'eden  değil  belki  güya  ademden  ve  firaktan
          titreyerek hiçliğe düştüklerini göstermekle, herkes gibi bendeki Aşk-ı
          Beka ve Hubb-u Mehasin ve Şefkat-i Cinsiye ve Hayatiyeye medar olan
          damarlarıma o derece dokundu ki, böyle dünyayı bir manevî cehenneme
          ve Aklı bir tazib âletine çevirdiği sırada, Muhammed Aleyhissalâtü Ves-
          selâm'ın  beşere  hediye  getirdiği  Nur  perdeyi  kaldırdı;  i'dam,  adem,
          hiçlik,  vazifesizlik,  abes,  firak  yerlerinde  o  kavakların  herbirinin
          yaprakları adedince Hikmetleri ve manaları ve Risale-i Nur'da isbat edil-
          diği gibi, üç kısma ayrılan neticeleri ve vazifeleri var diye gösterdi.

                 Birinci Kısım: Sâni'-i Zülcelal'in Esmasına bakar. Meselâ:Nasıl

          bir  usta  hârika  bir  makinayı yapsa;herkes o Zâta ۪للّٰاَ۪كراب۪۪للّٰا۪ء َٓ اش۪ام
                                                         ُ ه
                                                              َ َ ُ ه َ
                                                                       َ َ
          deyip alkışlar. Öyle de: O makina dahi, ondan maksud neticeleri tam
          tamına göstermesiyle, lisan-ı haliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her
          Zîhayat ve herşey böyle bir makinadır, ustasını tebriklerle alkışlar.

                 İkinci Kısım Hikmetleri ise: Zîhayatın ve Zîşuurun nazarlarına
          bakar. Onlara şirin bir Mütalaagâh, birer Kitab-ı Marifet olur. Mana-
          larını Zîşuurun zihinlerinde ve suretlerini kuvve-i hâfızalarında ve el-
          vah-ı  misaliyede  ve  Âlem-i  Gaybın  defterlerinde  Daire-i  Vücudda
          bırakıp, sonra Âlem-i Şehadeti terkeder, Âlem-i Gayba çekilir. Demek
          surî bir Vücudu bırakır, manevî ve gaybî ve ilmî çok Vücudları kazanır.
          Evet, madem Allah var ve İlmi ihata eder. Elbette adem, i'dam, hiçlik,
          mahv,  fena;  Hakikat  noktasında  Ehl-i  İmanın  dünyasında  yoktur  ve
          kâfirlerin dünyaları ademle, firakla, hiçlikle, fânilikle doludur. İşte bu
          Hakikatı,  umumun  lisanında  gezen  bu gelen darb-ı mesel Ders verip,
   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75