Page 184 - Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değildir
P. 184

182                       KAİNATTAKİ KUSURSUZLUK TESADÜF DEĞİL






                   Ama Mendel’in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiyle ke-
              sinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki nesillere aktarıl-
              ması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal seleksiyon “tek başına” ve
              dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalmış oluyordu.

                   Neo-Dar wi nizm ve Mu tas yon lar
                   Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930’ların sonla-
              rında, “Modern Sentetik Teori”yi ya da daha yaygın ismiyle neo-Darwinizm’i
              ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyonun yanına “faydalı değişiklik
              sebebi” olarak mutasyonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış et-
              kiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.
                   Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen,
              Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm’dir. Teori, yeryüzünde bu-
              lunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gi-
              bi sayısız kompleks organlarının “mutasyonlara”, yani genetik bozukluklara
              dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz
              bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler,
              aksine her zaman için canlılara zarar verirler.
                   Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu
              molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar verir.
              Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
                   Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana
                   gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların ev-
                   rimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek de-
                   recede özelleşmiş bir organizmada meyda-
                   na gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya et-
                   kisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde
                   meydana gelecek rasgele bir değişim kol
                   saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihti-
                   malle zarar verecek veya en iyi ihtimalle et-
                   kisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştir-
                   mez, ona yıkım getirir. (B. G. Ran ga nat han,
                   Ori gins?, Pennsyl va nia: The Ban ner Of Truth
                   Trust, 1988)
                   Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani
              genetik bilgiyi geliştiren mutasyon örneği göz-
                                                            Rast ge le mu tas yon lar in san la -
              lemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu
                                                            ra ve di ğer tüm can lı la ra her
              görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin “evrim  za man za rar ve rir ler. Re sim de
              mekanizması” olarak gösterdiği mutasyonlar,   mu tas yo na uğ ra dı ğı için iki
              gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bıra-  baş lı ola rak doğ muş bir bu za ğı
              kan genetik olaylardır. (İnsanlarda mutasyonun  gö rü lüyor.
   179   180   181   182   183   184   185   186   187   188   189